Çok sık seyahat edince bir süre sonra ister istemez okuyacağınız kitap ve dergiler bitiyor ve uçağın içinde ne varsa okumaya başlıyorsunuz. İşte böyle bir uçuşumda koltuk gözündeki Skylife dergisini alıp karıştırmaya başladım.
Bu derginin kapağında hep ilginç bir yer olur ve içeride onu tanıtırlar. Genelde Anadolu'nun göz nuru yöreler seçilir.
Neyse dağılmadan konuya gireyim. Dergide bir kitabın reklamını gördüm; konusunu okuduğum an hemen not ettim. Medya, iktidar, iş dünyası ilişkileri ve bir de aşk hikayesi... İlk fırsatta da kitabı satın aldım.
Kitabın adı ilginç: "Mezat". Yani, açık artırma. Kapakta da kendisine sarılmış bir maymun resmi var.
Yazarı daha da ilginç geldi; çünkü bu kitabın yazarı Arif Nihat Dursun, Skylife'ın da arasında bulunduğu çeşitli havayollarının dergilerinin genel yayın yönetmeni. Kendisi de medyanın içinde. Kitabının reklamını da kendi dergisinde yapmayı atlamamış. Ama iyi yapmış, zira dergiye bakmasaydım kitaptan belki de haberim olmayacaktı.
Hikaye kahramanının (kimi zaman yazarı tanımasam da gerçek hayatına benzettiğim) hayatının aşkıyla Reina'da tanışmasını anlatan bir geceyle başlıyor. Sonra iş hayatını anlatıyor.
Bu kitabın daha çok medya-siyaset-iş dünyası güçleri ekseninde geçeceğini beklerken araya serpilen aşk hikayesi de o kadar dokunaklı ki. Hissederek yazılmış belli. Kadınla erkeğin arasındaki diyaloglardan, heyecanla beklenen telefonlardan, erkeğin iç dünyasındaki hislerine kadar hepsi o kadar doğal ve içten ki. Sevgiliyi uyurken seyretmekten tutun da, birlikte çıkılan ilk seyahate kadar bir ilişkinin detayları işlenmiş.
Gelelim işteki hesaplara, oyunlara... Sıradan bir editör ve yazı işleri müdürüyken grubun içindeki yeni bir derginin genel yayın yönetmeni olmaya hazırlanan kahramanımız, patronunun oldukça ilginç bir teklifiyle sarsılır. Onu önce numaradan kovdurup sonra da gizli maddi destekle başka bir medya grubu kurmasını isteyen bir oyunlar düzeni.
Kahramanımızın sanal medya patronluğunda başından geçenler günümüzün medya ilişkilerine de ışık tutuyor. Zaman zaman bazı karakterlerin Ahmet Hakan Coşkun, Emin Çölaşan gibi gerçek hayattan kişiler olduklarından şüphe etsem de gerçekle kurgu arasında iyi bağlantı kurulmuş. İktidar ve medya dünyasının öteden beri gelen ilişkileri çarpıcı bir dille anlatılmış.
Kitap çok sürükleyici, gayet güzel okunuyor. Yazarın samimiyetini hissettim, özellikle şu cümlelerinde: "Sıradan olmak asla, hiç kimsenin bilinçli olarak birincil tercih edeceği bir durum değildir. Herkes bir şekilde ayırt edilmek, fark edilmek ister, ama dozu farklı olabilir. Sınır tanımayan bir fark edilme arzusu, bir takım değer yargıları tarafından dizginlenmediği zaman felaketler çıkabilir. Önemli olan bu dizginleyici unsurlara sahip olup olmadığımızdır. İşte ben de bir şekilde fark edilme sınavına tabi tutuluyordum. Sıradanlığın dışına çıkacak, şöhret sahibi olacaktım. İstediğim bir şey miydi bu?"