Orada bir köy var uzakta, sadece 3 kişi yaşıyor! Bursa'nın Çökene Köyü'nün 3 sakini, acil hizmet bekliyor. Çünkü bu köyde hayata dair hiçbir şey yok...
***
Orda bir köy var uzakta
Yer Bursa'nın Çökene Köyü... Bakmayın 'köy' dediğimize. Burada hayat bitti! Şehirlere göçe zorlanan köylülerden geriye 3 kişi kaldı.
Çökene Köyü'nde yaşananlar; köyden kente yaşanan göçün nasıl acı yaralar açtığını gözler önüne seriyor. Buyrun, okuyun....
Çökene Köyü Bursa merkeze 110, bağlı bulunduğu ilçe olan Büyükorhan'a 25 kilometre mesafede. Uzaklık sayılır mı? Bence hayır. Ama bu mesafeler bugün Çökene Köyü için bir 'uzaklık', 'ıraklık' ifadesi. Yakın zamana kadar 250 nüfusa sahipmiş köyümüz. -Bir köy için ne kadar talihsiz bir isim; Çökene- Her köy gibi hayvancılık ve tarımla uğraşırmış insanları. Şimdi o köyde 3 kişi kalmış; evet tam 3 kişi. Biz aracımızla önce Büyükorhan ilçesine ulaştık. Oradan da aldığımız tarif üzerine Çökene Köyü'ne... Ondan önce tabelasız, adını bile bilmediğimiz bir köye de uğramadan edemedik.
KOVBOY FİLMİ...
Eski terk edilmiş evlerin olduğu kovboy filmlerine benziyordu ortam. Neredeyse kimsesizliğinin ardındaki fonda o tedirginlik müziğini duyacağız. Bir evin duvarına çakılı kalmış posta kutusu tabelasının varlığı daha önce buralarda insanların yaşadığını ve 'haberleştiğini' gösteriyor. Evler yıkıldı yıkılacak. Sokakları yabani ot kaplamış... Yürümek çoğu yerde pek mümkün değil. Şimdi siz; "Zaten köy yollarında yürümek zordur!" diyeceksiniz ama durum öyle böyle değil. Yollar sarp ve engebeli. O köyden ayrılıp Çökene Köyü'ne yöneliyoruz. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra ulaşıyoruz varacağımız yere. Köyde kimsecikler yok. Karşı tepede lojman benzeri bir binanın bacasından duman tütüyor. - Okul varmış eskiden- Tam geri dönecekken yaşlı bir amca yolumuza çıkıyor. Derken bir diğeri. Üç yaşlı amca "Hoş geldin" diyerek yanımıza yaklaşıyor. Meramımızı anlatıyoruz. Sonradan köyün muhtarı olduğunu öğrendiğimiz amca gözleri yaşararak anlatıyor köyün durumunu. Diğerleri; 'Herkeşler gitti. Çoluk çocuk çalışacak yer bulunca ayrıldılar köyden!' diyor. İkili koro halinde tekrarlıyor cümleleri. Trajik olan, komik olandır da. Yıkık evlerden birinin kapısının eşiğine sıkıştırılmış bir minin eşofman buluyorum. "Ne zaman bırakıldı acaba?" diye düşünüyorum Bordo-Mavili, Trabzonspor amblemli o eşofman için. Yan yana yıkılacakmış gibi duran evlere bakıyorum. Terk edilmişliğin kalın örtüsü duruyor. Her taraf toz içinde.
'BELKİ' DİYORUM...
Belki diyorum; 'Şu eşikten bir kız çocuğu, saçları örgülü, elinde okul çantasıyla ve o ilk heyecanın coşkusuyla gitmiştir okula! Belki bir düğün töreni şu açıklıkta yapılmıştır. Şu tarlaya daha gün doğmadan ulaşmış, çalışmıştır sahipleri. Bu yıkıntıya daha insani anlamlar katmak için 'İmece yapmışlar mıdır?' diye geçiriyorum içimden. 'Su taşımışlar mıdır kovalar ve bakraçlarda? Kuyudan ya da su çekmişler midir..?
BİRAZ YATIRIM YETER!
Köyde yaşayan birkaç kişinin de son çaresi, iş alanlarının bulunduğu yerlere gitmek. Tabiri caizse bu çağ sürgününün yarattığı sıkıntıyı en az sarsıntıyla atlatmak. Köy Muhtarı Mehmet Balı; Çökene Köyü'nün köy statüsünden çıkartılıp mezra sayılacağını ama yatırım yapmak, kooperatif kurmak isteyen için ideal bir yer olduğunu söylüyor. Çok uğraşmış ama göçü ve yarattığı sıkıntıları önleyememiş muhtar. Devlet köylere ufak bir yatırım yapsa işlerin düzeleceğine, köylülerin tarihlerinden koparılmadan da yaşayabileceklerine inanıyor.
'HAYAT BİTTİ'
A. Kutsi Tecer'in 'Orda bir köy var uzakta!' adlı şiirinin güftesi düşüyor dilime. Bu şarkıyı taa ilkokul yıllarımda izlediğim bir filmde duymuştum. Şimdi Çökene Köyü'ne bakarak söylüyorum Bir köy en çok nesiyle anılır? Nesiyle ünlüdür? Köy varsa bunların üzerine konuşmak mümkün. Ama 'köy' yani tarımı-hayvancılığı ve sosyal yapısıyla kenti besleyen o küçük yerleşke. Bundan söz etmek mümkün değil. Sadece uğradığımız değil diğer köylerin de aynı durumda olduğunu ya gözlemliyor ya da anlatılanlardan öğreniyoruz; 'Hayat bitti buralarda!' diyorlar. Tarım ve hayvancılıkla anılan bu yerleşim yerleri şimdi kentin o sarıp yok eden sosyolojisine yenilmiş görünüyor.
GURBET BİR YABANCILAŞMA...
Bedri Rahmi Eyüboğlu Oğlum Memet'e Kentleri Takdimimdir adlı şiirinde şöyle der; '
Öyle bir yerde yaşamalısın ki oğlum Memet / Ensesine şaplak atamayacağın tek bir adam / Şapkanı çıkarıp selam veremeyeceğin tek bir ağaç bulunmasın!' Ne diyeyim; dillerim lal! Söylenecek ne varsa söylenmiştir mavi gökyüzü altında. Nereye gitsek boynumuzdadır hamayıl. Ve '
Gurbet ne ki demek de bir yabancılaşmadır!' yüzyılımızda...