Devlet ve millet hayatındaki karar ve tespitlerinin çoğuna katılmadığımız Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "3 çocuk sahibi olunmalı" sözlerindeki doğruluğa yürekten iştirak ediyoruz. Kimileri için çok uçuk ve geçerliliği olmayan bir temenni gibi görülse de, hatta bazılarına göre insanlığın ortak hassasiyetlerine ters düşse de(!) nüfusumuzun artması hepimizin ortak dileği olmalı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, artışı sona erip durağan bir sürece giren nüfusumuz, bir süre sonra azalmaya başlayacak. Aile Planlaması gibi çalışmaların da etkisiyle, Türkiyemiz'in birçok bölgesinde çok çocuklu aile sayısının hızla düştüğü anlaşılıyor. Ortalama 2 çocuğu olan aile sayısı artarken, bu rakamın 5-10 yıl sonrasında 1'e düşebileceği varsayılıyor. Genel nüfusumuzun ağırlıklı kesimindeki bu gerçekler, nüfus artışı devam eden Güneydoğu ve Doğu Karadeniz verileriyle biraz olsun dengeleniyor. Ancak, çocuk sayısında düşüşlerden ötürü, Karadeniz Bölgesi'nde de 2040'dan itibaren aynı sürece girileceği ve nüfusun artmayacağı anlaşılıyor. Böylece geriye sadece (En azından şimdilik) Güneydoğu kalıyor ve bu bölgedeki nüfus artışının katkısıyla Türkiye nüfusu durağanlık kıskacından biraz olsun sıyrılabiliyor.
Akıcılık ve kalıcılık önemli Teknik ve istatistik bilgiler bir yana, nüfus artışının en önemli gerçeği, ülke ve milletleri diri tutmasıdır. Yani, nesilden nesle hem akıcılık hem de kalıcılık söz konusudur. Toplumsal sevgi, ahenk, kolektif şuur, bencillikten uzaklaşma ve birlikte yaşama arzuları, çoğalan nüfuslarla daha da pekişir. Başbakan da işte bu yüzden "3 çocuk yapın" diyor. Biraz da siyaseten keyif aldığı için fırsat buldukça dileğini tekrarlıyor. Nüfus planlamacıları ve çocuk konusunda farklı düşünenler bile halk arasındaki derin bakış ayrılıklarını iyi bildiğinden, takdir de görüyor. Millet, "Helal olsun adama... Entel dantellerle ne güzel dalgasını geçiyor" diyor. Şakası bir yana; inanç ve değerlerimizle de örtüşen çok çocuklu hayat, Türk milleti olarak yeryüzündeki varlığımızın birinci teminatıdır. Gülünç bulanlar, nüfusları azalmaya başlayan Avrupa ülkelerine bakıp fotoğrafı çıplak gözle bile çekebilirler. Cadde ve sokaklardaki insanların yüzlerine, yaşama sevinçlerine, yaptıklarına, ürettiklerine, meşguliyetlerine ve yalnızlıklarına bakılırsa, Allah vergisi zenginliğin sırrına ulaşmak daha mümkün olur.