Baharın geldiğini müjdeleyen Nevruz, bütün Türk dünyasında bayram olarak kutlanıyor. Türkiye, bu gerçeği Sovyetler'in dağılıp Türk Cumhuriyetlileri'nin ortaya çıkmasıyla fark etti. O zamana, yani 1990'ların başına kadar, sadece tarihçiler ile Türk dünyasına ilgi duyanların bildiği, ancak kimsenin ilgisini çekmeyen bu gerçek, maalesef ırkçı ayrılıkçılar tarafından topluma mal edildi. Türk destanlarına göre, Çinliler'e yenilip demirlerle kaplı dağların arasına çekilen Türkler, yüzyıllarca burada yaşayıp çoğaldılar. Cennet misali bu yerin adı da Ergenekon'du. Gün gelip Ergenekon dar gelince de, demir dağları ateşle eritip destanlarımıza göre bir bozkurtun önderliğinde yeniden insanlık sahnesine çıktılar.
Türkdünyasındakutlanıyordu Nevruz diye kutlanan günün anlamı da budur işte... Hem insanlık alemine yeniden çıkışın, hem de demir dağlardan sonra baharla yeşermiş yeryüzüne kavuşmanın sevincini yansıtır. İlk kez 1978'de İran Türkler'i arasında da kutlanan Nevruz bayramının Tuna'dan Çin Seddi'ne kadar tamamen ortak olduğu böylesine su götürmez gerçek. Buna mukabil, ırkçı ayrılıkçıların öne çıkartmasından ötürü, Türkiyemiz'deki Nevruz kutlamaları, milletimizin tamamında arzu edilen ortak heyecanı oluşturamadı. Nevruz gösterileri ile ırkçı ayrılıkçılık öne çıktığı için halkımız bundan uzak durdu. Doğrusu, haklılık payı da yok değil! Birkaç gündür yaşananları gören herkes Ergenekon'dan çıkış ve baharı müjdeleyen Nevruz kutlamalarındaki sahnelerden nefret eder hale geldi. Devlete başkaldırı ile Nevruz'un istismarı örtüştü. Irkçı ayrılıkçılığın vardırılmak istendiği hedefler bu vesile ile yeniden ortay açıktı. Türkiyemizi bölünmüş gösteren haritalar, bayrak denilen farklı afiş ve flamalar açıldı. Emniyet Kuvvetleri ile devlete ve halka saldırıldı. Birçok yerde savaş gibi görüntüler yaşanmasına rağmen medyanın ağırlıklı kesimi "Nevruz olaysız kutlandı" diye halkı kandırdı.
Meydançetelerinigörsünler Türkiye bu kadar acı ve ırkçı ayrılıkçı hareketlerle boğuşurken Nevruz'a vesile olan destandan kaynaklanan Ergenekon adlı operasyon gündeme oturtuldu. Milleti bölmek ve vatanı parçalamak isteyen çeteler, meydanlarda her türlü suçu açıkça işlerken iktidara karşı olmakla suçlanan kimileri "Çete"cilikten gözaltına alındı. Anlaşılıyor ki, ülke ve millet olarak bir nöbet geçiriyoruz. Mevlid Kandili'nde bile Kürtçe mevlid organizasyonları yapanları görmeyenlerin Ergenekon mücadelesini dikkatle izliyoruz. DTP adındaki oluşumda "Siirt Milletvekili" sıfatını taşıyan Osman Özçelik'in Kurtalan'daki Nevruz kutlamalarında mikrofondan "Cami duvarına işiyorsun Tayyip, kendine gel" diye bağırdığını da yazdı gazeteler. Beklerdik ki, o mikrofon elinde iken bileğine yapışılır da, Türkiye Başbakan'ına nasıl seslenmesi gerektiği öğretilir. Ne gezeerr! 83 yaşındaki adama ve diğerlerine, gecenin yarısında yapışan irade, Başbakan'a hakaret edenleri seyrediyor. Ne acı değil mi?