Üretimi kısıtlı miktarda yapılabildiğinden organik ürünler şimdilik lüks, hatta biraz da sosyetik. Çünkü çok pahalı.
Türkiye'de organik ürünler el yakan fiyatları yüzünden rağbet görmüyor ve üreticinin elinde kalıyor. Üretimi artırıp fiyatı aşağı çekmek için ise temiz toprak gerekiyor. Şimdi gözler sınırlardaki dönümlerce mayınlı, yani üzerinde tarım yapılmamış dolayısıyla kirlenmemiş toprakta. Bakalım organik ürünler sıkıştığı sağlık, ekonomi, politika üçgeninden nasıl ve ne zaman çıkacak?
Patates, soğan, havuç, elma ve diğerleri... Marketler ve internet pazarından sonra organik ürünler semt pazarına indi. Kimyasallardan arındırılmış toprakta, tarım ilaçları kullanılmadan yetiştirilmiş organik gıdalar, Şişli Feriköy'deki "organik pazar"da halkla buluşuyor. Buğday Derneği'nin Şişli Belediyesi'yle ortaklaşa kurduğu organik pazardaki ürünlerin fiyatları; marketlerde fahiş fiyatlara satılan diğer organik ürünlere göre daha ucuz. Şimdilik bir de Ankara'da kurulan organik pazarın, Buğday Derneği tarafından bütün Türkiye'ye yayılması planlanıyor. Organik ürün alabilmek için ya bu pazarlara ya süper marketlerin organik raflarına ya da internetteki sanal marketlere uğramanız gerekiyor. Ama daha da önemlisi buna ayıracak bir bütçenizin olmalı. Ayrıca sadece yiyecek maddesi değil, aklınıza gelebilecek her türlü şeyin organiği üretilebiliyor. Kozmetik malzemelerinden ev eşyasına, kadın pedinden oyuncağa kadar her şeyin organiği var. Bu da bu ürünlerin üretim hammadesinin organik olmasıyla sağlanıyor. Yani "organik kıyafet" alan kişi biliyor ki; bu kıyafetin kumaşının yapımında organik pamuk kullanılmış; kumaşa rengini veren boya kimyasallardan değil doğal bitki özlerinden üretilmiş ve sonuç olarak da insan sağlığına zarar vermesi engellenmiş. Kumaşın boyası kansorejen madde içermiyor ve cildine zarar vermeyecek.
SORUNLAR DİZBOYU Her güzelin bir kusuru var! Organik üretimi zor ve pahalı bir iş. Bugün Türkiye'de organik üretimi, köylünün çiftçinin değil, büyük holdinglerin kontrolüne geçmiş durumda. Dünyada da durum çok farklı değil. Örneğin İngiltere Prensi Charles ve eşi Camillia Parker "organik tarım sektörü"yle yakından ilgileniyor. İngiltere'nin mevzuatı bilinmez ancak bizde organik üretim hiç de kolay değil. Organik tarım yapabilmek için, üretim yapılacak topraklara, üretim sertifikası almak gerekiyor. Zor olan da bu sertifikayı alabilmek. Sertifika alabilmek için her şeyden önce tarım yapılacak toprağın bütün zararlı kimyasallardan arınmış olmalı. Eğer bir toprakta, daha önce kimyasal maddeler kullanılarak tarım yapılmışsa o toprağın temizlenebilmesi için 3 yıl hiçbir işlem görmemesi gerekiyor ki temizlensin. Bu da toprak sahibi için o topraktan 3 yıl boyunca hiç ürün almamak yani 3 yıl boyunca para kazanmamak anlamına geliyor. Bu sorun aslında küresel boyutta ama bizdeki köylünün esas başa çıkamayacağı sorun başka. Elinde temiz toprağı olan ya da fakirlikten tarım ilacı alamayıp mütevazi üretim yapan köylünün de önüne sertifika mevzuatı çıkıyor. Araştırmacı-gazeteci Serpil Özkaynak; Türkiye'de tarım sorunlarıyla ilgili yaptığı araştırmada organik tarımda köylünün elinin kolunun bağlandığını anlatıyor. Organik tarımın çoğunlukla zengin yatırımcının eline geçtiğini söyleyen Özkaynak; Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'na gerekli yasa değişikliklerinin yapılması için çağrıda bulunuyor ve ekliyor: "Organik tarımda çok para var. Zengin yatırımcının gözdesi oldu. Sertifika almak için ithalat yapma yetkinizin olması gerekiyor. Oysa köylülerin kurduğu birliklerin böyle bir yetkisi yok ama holdinglerin var. Bunun için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nın Birlik Yasası'nda değişiklik yapıp köylülerin kuracağı birliklere ithalat yapma yetkisi vermesi gerekiyor. Köylüler birlik kurdukları zaman aynı bir holding gibi haklara sahip olmalı; holdinglere verilen kolaylıklar köylü birliklerine de verilmeli. Yoksa bu iş holdinglerin köylüleri sömürmesiyle kalır."