Yargıtay Başsavcısı'nın AKP'nin kapatılması için açtığı dava, şimdiden çok ilginç bir hal aldı. Neresinden bakılırsa bakılsın, hem hukuk hem siyaset hem de Cumhuriyet tarihimizin en karmaşık ve girift davaları arasına gireceği anlaşılan dava ile ilgili tartışmalar bile dava konusu olacak özelliklere sahip oldu. Başsavcı'nın iddiaları arasında, tartışılıp değerlendirmeye bile gerek duyulmayacak onca maddeler üzerinde durulurken, AKP kanadından başlayan hücum hepsini unutturdu. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın işaret fişeğiyle ortaya atıp Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dahil olmasıyla gelişen "Ergenekon" imaları, meseleyi bambaşka bir boyuta getirdi. Artık, gelinen yeri AKP açısından şöyle özetlemek mümkün: "AKP, çetelere karşı mücadele veriyordu. Derin devlet diye tanımlanan Ergenekon adını verdiklerdi çeteyi de çökerttiler. En son ortaya çıkartılan bu çeteden sonra Başsavcı'nın harekete geçmesi çok ilginç. Dolayısıyla, işin içindeki iş de, Ergenekoncular'ın mücadelesinden ibaret!"
En hızlısı Bakan Günay AKP Hükümeti'nin soldan gelip sağ yumruk göstermeye başlayan bakanı Ertuğrul Günay, bu konuda Başbakan ve diğer AKP'lilerden daha net mesajlar da veriyor. Daha ilk gün, yani davanın açıldığı saatlerde Türkiye'nin ileri gitmesini istemeyenler çok önemli yerlere sızmışlar" diyen Kültür Bakanı Günay, şifreli gibi gözüken bu açıklamasını da açıp şöyle geliştirdi: "Belki Başsavcı, AKP'nin kapatılması davasını açma konusunda belli çevreler tarafından zorlandı. Bu dava ile Ergenekon tartışmasının önü kesildi." Artık anlaşılıyor ve görülüyor ki eski tabirle de "te'vil götürmez bir gerçek ki" Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya AKP'lilerin yönelttiği suçlama, "Ergenekon" suçlamasıdır. Yani, içinde veya dışında, dolaylı veya dolaysız Başsavcı'yı böyle bir dava açmaya iten, Ergenekon adı verilen çete bağlantısıdır. Onun için, bu davanın şimdiden Cumhuriyet, siyaset ve hukuk tarihimizin en önemli davaları arasında girdiğini belirttik. Başsavcı'nın iddialarını gölgede bırakacak kadar yeni ve çarpıcı iddiaların gündeme geldiğini, bu konuda da AKP'nin rol oynadığnı gördük.
'Zana'ları bıraktıran kimlerdi? Dolayısıyla, bizim de çözmekte zorlandığımız veya bu tartışma ve suçlamaları görünce cevabını bulmak istediğimiz dünya kadar sual belirdi herkesin kafasında. Leyla Zana ve arkadaşları, bağımsız mahkemeler tarafından cezalandırılıp hapse mahkum edilmişlerdi. Cezalı bu kişiler için siyaset devreye girip nihayet serbest bırakılmışlardı. Ardından da bazı bakanlar tarafından kabul görmüşlerdi! Bu davanın, şefkatli ve kucaklayıcı davranmanın arkasındaki güçler, hatta (varsa) çeteler hangileridir? Türkiye'de çok davalar açıldığı gibi, çok sayıda yasa değişiklikleri de yapılıyor. Bunların arka planlarında da örgüt benzeri gruplar yer alabilir mi? Aynı Yargıtay Başsavcısı, AKP için dava açtığı Anayasa Mahkemesi'ndeki Yüce Divan davalarında da AKP iktidarının yolladığı dosyalara dört elle sarılıp birçok siyasetçiye ağır cezalar talep etmişti. Biri oybirliği ile beraat ederken, diğerleri de çeşitli sebeplerle dava süreçlerini tamamladılar. AKP'nin arka planda olduğu o davalarda da bit yeni aramak yanlış mı? Erdoğan ve arkadaşları bu sorulara da aynı kararlılıkta cevap verdiklerinde adalet terazisi dengelenecek. Aksi halde, Ergenekon suçlamaları ya muhataplarını üzecek ya da bumerang gibi sahiplerinde derin yara açacak.