Yıldız Tilbe'ye açık mektup!
Aklını, fikrini, halini, zikrini, huyunu, suyunu, tadını, tuzunu, dostluğunu, paranı, adını, unvanını, inançlarını, sabrını, kalbini, iyi niyetini, hakkını, hukuğunu, in sanlığın onurunu, sağını, solunu, ortadaki durumunu, bakışını, sevişini, gülüşünü, ağlamanı sen kendin bitirdin.
Ağlarsan mağdursun! Hep bir bahane buldun... Bir gün hoplayıp zıpladın, diğer gün orada burada ağlayıp mağduru oynadın. Bir gün melankoliktin, diğer gün "deli, çılgın" oldun. İstikrarsız hayatın ve duruşunla hep birilerini suçladın. Gün aşırı albüm yapmayı "üretkenlik" sandın. Aşkın da suyunu çıkarttın, aldatmanın da... Aslında hep tribünlere oynadın, duruma göre duygulara dokundun. Şimdi deniz bitti, kendini tekrarlamaya baş ladın. Biraz susup kenara çekilsen, belki kıymetini kendin de anlardın. Susmadın konuştun, "şarkılarınla" battın. "Delikanlı"yla başlayan "Güzel" yolculuğunda yarı yolda kaldın!
|