Osmanlı'da ve bugün kayıtdışı ekonomi üzerine
Maliye Bakanlığı kayıtdışı ekonomiyi vergilendirebilmek için değişik önlemler alıyor. Önlemlerin çoğu sonuç doğuracak türden değil ve genelde başkasının sırtından sonuç almaya yönelik. Devletin diğer birimleri de sonucu önleme çabasında sanki. Dolayısıyla pek etkili olunamıyor. Şu sıralar okuduğum kitaplardan biri "Zaman Kaybolmaz". Nilgün Uysal'ın Prof. Dr. İlber Ortaylı ile yaptığı söyleşiler. İlber Hoca "İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı" kitabında "Düyun-u Umumiye kuruluncaya kadar Osmanlı yönetimi vergi kaynaklarını ne gerçek miktarı ile tespit edebilmiş, ne de vergiyi düzenli olarak toplayabilmiştir" der. Nilgün Uysal, bu sözünü hatırlatınca, Hoca bütün gelişemeyen ekonomilerde vergi kaynağını teşkil edecek faaliyetlerin iyi tespit edilemediğini ve vergi toplanamadığını söylüyor. Koca bir İmparatorluk için bu durumun şaşırtıcı olduğunu söyleyince de "Aynı şey bugün de var" diyor. Sonra ekliyor: "Vergi kaynaklarını iyi tespit edemiyor, toplayamıyor vergileri. Ondan sonra mültezime diyor ki, 'Sen topla'. Mültezim de nasıl topluyor Allah bilir." Bir tarihçinin gözüyle Osmanlı dönemi gerçeği böyle. Bugün de IMF ne isterse onu yapıyoruz, istekli veya isteksiz. O günden bugüne değişen pek bir şey yok. Aslında sorun çözümün bulunamaması değil, kaypaklık. Kriz dönemlerinde krizi atlatabilmenin nedeni olarak kayıtdışı ekonomi gösterilmiyor muydu? Şimdi yine dünya ekonomik krizinin eşiğinde iken 'Bize bir şey olmaz' denilmiyor mu? Neye güveniliyor? Kayıtdışı ekonomiye mi, yoksa yükün nasıl olsa birilerine yıkılacağına mı? Kayıtdışı ekonomi gerçekten kayda alınmak isteniyor mu? Yoksa mali müşavirlere, akaryakıt istasyonlarına vs görev verilerek kayıtdışını kayda alamamanın sorumluluğu onlara mı yıkılmak isteniyor? Kayıt altında üretim yapanlar inliyorlar. Bunu görmek için uzağa gitmeye gerek yok. Ankara'da Siteler'e gitmek yeterli. Bakanlıklar'a uzak da değil. Hatta bazı Bakanlar Siteler kökenli. Ben geçen gün orada idim. İmalatçıları dinledim. Tavsiye ederim.