Kader işte!
Türkiye'nin en büyük sanayicilerinden biri "Kriz kapıda değil, zaten yaşıyoruz" diyor ve emek yoğun çalışanların durumunun daha zor olduğunu söylüyor. Krizin geçmesi için de yurtdışındaki kurum ve kuruluşların aldıkları önlemlere bel bağlıyor. Yani bizden kendimize fayda yok, başkası krizi önlerse biz de kurtulmuş oluruz. Her şeyi başkasından bekler, bizim bir şey yapmamız gerekirse işi Allah'a havale ederiz. Adına da kader deriz. Bunun yanında bir Bakan çıkıyor, "Krizden yakınmayın sonra batarsınız" diyor. Yani batan olursa "Kriz var dedikleri için battılar" diyecek. Şimdiden onun hazırlığı yapılıyor. Suçlu kim? Ekonomiyi yöneten değil. Batan! Batış nedeni ne? "Kriz var" demek! Basit bir mantık. Şark kurnazlığı bile değil. Bir okurumuz, "Eğer etkili ve yetkili biri olsaydım, şirketimdeki hisseleri devrederdim ama şirketim aile şirketi olmaya devam ederdi. Ve o şirket kesinlikle krizlerden etkilenmez ve işi kötüye gitmezdi" dedi. "Ülke yönetenlerin şirketleri, hisseleri devretmiş bile olsalar piyasadaki çalkantılardan pek etkilenmezler" diye de ekledi. Aile fotoğraflarına girenler için de bu durum geçerli. Fotoğrafta kalabildikleri, devran dönmediği sürece! Kader işte! Anımsarsanız bir tarihte, ülkenin birinde, başbakana yatırımlarını neden ABD'ye yaptığı sorulduğunda, "Çocuklarımın geleceğini düşünmek zorundayım" demişti. Ben bu sözü "ben bu ülkede başbakanlık yapıyorum ama bu ülke benim umurumda değil" şeklinde anlamıştım. Ama o başbakanlık yapmaya devam etmişti. O da kaderdi! Sosyal güvenlik reformu bütün çalışanları bir adım geriye doğru götürüyor. Emeklileri ise tamamen zora sürüklüyor. Bunu yapan milletvekilleri kendileri için özel bir düzenleme yapıp kendilerine zam yapıyorlar. Geçen hafta buna karşın emeklilerden çıt çıkmadığını yazmıştım. Bir okurum, onların kendilerine verilen yardım paketleri ile mutlu olduklarını ve oy kullanmak için seçim beklediklerini söyledi. Kader işte!