Gitmek kalmak arasında
Bin kalabalıklar içindeyken dahi yalnızsan, mesela sabah çayı hayalinin bile tadı kaçar. O lahza istikametin umarsız, çıkışsız sokaklardır. O saate bütün ekmek tenekeleri bayat ekmek yarısı ve bir alay kırıntıyı saklar sadece. Umudun aldatılmış gibi olursun... Çaren yoktur. Cigarana davranırsın, peeh!.. Kibritler boşalmış, çakmaklar topyekün firar. Lamba sanki her anından daha gürleşir ve sesler ne kadar da büyür gözünde di mi? En masum çıtırtıyı pire-deve yaparsın... Hiç günahları yokken çok kızarsın komşulara.
SAPAN SAÇMALAR Şimdi seni böyle don paçanla gören olsa, yel eser kaşarlanmış kibrinin yerlerinde... Kuruntularına söylene söylene ve yapacağın amma da saçma sapan gele gele, gider bir "eşofman altı" giyersin... Sen gündüzüne iyi davranmazsan, "iyi paraya" tetikçi tutar, vurdurur uykuyu, yatağında bedenin... Gece böyle alır işte intikamını kardeşi gündüzün. Düşünür durursun sonra da; en tatsız anılar hep o anı mı bekler? Cevabın "Evet" olur. Koyun saymaya kalksan kendini koyun sayacağından, böylesi eprimiş adetlere yüz vermezsin. Vee, son sevdalını düşünürsün güya... PUSLU PUSULU Gider gider hep aynaya takılır gözlerin. Sen kaçarsın, telaştan bakışların düşer cebinden. Ellerin yürek yerlerini yoklar ikide bir. Yorgunluğun işbirliği etmez katiyyen senle... Kepenkleri inmez katiyetle yüzünün... Bitkin-bitap olmayı hiç bu kadar istemezsin... Uyuyamazsın, dalamazsın bir türlü. Her gecenin yarını, pusu kurmuş bir tufeyli gibi görünür gözüne. Gider o pusuda vurulursun her sabahlarda...