Türkiyemiz'in temel sorunu (1)
Nereden nereye geldiğimizi hepimiz yaşayarak gördük. Fakat nasıl geldiğimizi (getirildiğimizi) halen çözebilmiş değiliz. Türkiye demokrasisinde, 1946'dan itibaren klasikleşmiş politik düzenleme, CHP'nin köklerinden gelişip serpilen partiler ile Menderes'in AP'sinden tevarüs eden partiler en yerleşik siyasal güçleri oluşturuyordu. 90'ların ikinci yarısında, bir kısım koalisyonlar ile durum idare edilmekte iken, 28 Şubat sürecine yol verilerek, bugünkü AKP iktidarının zemini hazırlandı. 2002 seçimleri ile de AKP'nin tek parti iktidarı gerçekleştirildi. Bu gerçekleşmenin, Türkiye'de ve bölgedeki küresel planların bir parçası olduğu, dikkatli izleyicilerin gözünden kaçmadı. Bu senaryo o kadar kararlı bir biçimde ortaya konuldu ki, AKP iktidarı 22 Temmuz seçimleri ile iktidarını umulmadık bir oy oranı ile perçinledi.
***
İşlenen temel argüman ve psikolojik tesir ilacı, eski politikaların ve kadroların bitip tükendiği, Türkiye için AKP'den başka şansın bulunmadığı idi. AKP, halk katmanlarına bu şekilde kabul ettirilirken, entelektüel odaklara da Avrupa Birliği zokası ile yutturuldu. Fakat bir senaryo daha gerekiyordu ve bir de illüzyona ihtiyaç vardı.
***
Senaryo, AKP'nin şeriatçı bir devlet amaçladığı yalanının pompalanması idi. Bu boş tartışma ile ortalık toza dumana karışacaktı. İllüzyon ise ekonominin çok iyi gittiği, herkesin ekonomik istikrara el pençe divan durması gerektiği idi. Buna karşılık, devleti dönüştüreceği korkusu pompalanan AKP, dünyanın en liberal kararlarını alabiliyor, özelleştirmeler, sıcak para ve yüksek faiz rantları havada uçuşuyordu. Bu suretle (esas olarak gazete ve televizyonlarda sürekli yazan ve konuşanların isteyerek veya bilmeyerek AKP'yi desteklemesi ile) ülkede bir bahar atmosferi estirilebildi. Sosyal adalet terk edilirken, sadaka sistemi ile halkın gözü boyanırken, işsizlik artarken, beyaz yakalıların bile geliri düşerken, üretim ekonomisinin yerini tüketim çılgınlığı alırken, çiftçinin, işçinin, memurun, emeklinin ve esnafın mikro bütçeleri daha fazla açık verirken, yüzsüzlük, arsızlık, açgözlülük kanser gibi yayılırken, ekonominin temel kazanımları yabancılara satılırken, Türkiye olarak nereye geldiğimize de yarın devam edelim.