Yollarda, ışıklarda tükenen ömürler
Başbakan Erdoğan, İstanbul'un aşırı yüklenen nüfusuna bakıp da ne diyor: İstanbul'a pasaportla girmek lazım. Sonra ne diyor: Merkez Bankası'nı da İstanbul'a taşıyacağız. Merkez'i ve kamu bankalarını değil sadece toptan Ankara'yı İstanbul'a taşısalar, bütün dünyayı eğlendirecek bir iş yapmış olurlardı. Buna karşılık uzmanlar farklı düşünüyor. İşte mimar kentbilimci, eski Başbakan Başdanışmanı Ahmet Vefik Alp'in eleştirileri: İstanbul'un hali malum. Yükünü taşıyamaz hale geldi, çöktü çökecek. Altyapıyı bir nebze güçlendirmek, ulaşımı bir parça rahatlatmak, asayişi birazcık toparlamak için büyük kaynaklar seferber ediliyor, büyük gayretler sarf ediliyor. Ancak nafile. Her geçen gün Istanbul daha kötüye gidiyor. Tinerciler, mendilciler, dilenciler, mafyalar, değnekçiler, sahteciler, rüşvetçiler... Ufuklu projeler ortaya konulamadığı için her geçen gün daha da kilitlenen trafik "İllallah" dedirtiyor. Günümüzün çoğu evde, işyerinde değil yollarda geçiyor. Zaman kaybının ekonomik boyutu her yıl milyarlarca dolar. Çarpık yapılaşma düzgün kentleşmeyi çoktan sollamış. Varoşlardaki başkaldırılar cabası. Özetle her türden illegalite, başıbozukluk almış başını gidiyor.... Bu acıklı tablonun ana nedeni son 50 yılda İstanbul'a taşıyamayacağı bir nüfus yükünün bindirilmiş olması. Başbakanım ise ikilem içinde. Bir taraftan "İstanbul'a girişi izne bağlayalım, nüfus artışını yavaşlatalım" diyor, diğer taraftan ise her türlü devasa projeyi Istanbul'a yüklüyor. Planlanan yeni yatırımlarla Büyükdere aksı zaten sizlere ömür olacak. O güzelim binalara ulaşmak mümkün olmayacak. Özetle, projeler doğru, yer seçimi yanlış. En son örnek Kadıköy Ataşehir'e yapılacak Finans Merkezi. Doğal olarak çevresine yeni konutlar da yapılacak. Bu gidişle bir parça boş alan kalmayacak. Büyük deprem olursa kaçacak açık bir yol, boş bir alan bulamayacağız. Devamlı artan karbondioksit emisyonu da cabası. İstanbul ise bindiği dalı kesiyor