Tuzla'yın da kokmasın!
Milyon dolarlık yatları; Avrupa birincisi, dünya beşincisi yapan işçiler, hayatları boyunca hiç binemeyecekleri "eserlerini inşa etmek" uğruna ölüyor. Karşılığında asgari ücret, kumanya ve giysi alıyor. Yeterli "güvenlik önlemi" alınmadığı için son 7 yılda 45 işçinin Tuzla tersanesinde öldüğünü yazıyor gazeteler birkaç gündür. Depodan bozma eski bir dükkanda neredeyse koyun koyuna yatıyorlar. Yarın başlarına ne geleceğini bilmeden.
'5-6kişiölür!' Gemi İnşa Sanayi Birliği Başkanı, "Ağır riskli işyerlerinde yılda 5-6 ölümlü kaza oluyor. Kazalar işin doğası gereği" diyerek olayı ne kadar hafife aldığını anlatıyor haber dergilerine. Net bir rakam bile vermekten çekiniyor. "Ne olacak 5-6 kişiden der" gibi. "Kimi suçlayacağız ki" diye de ekliyor pervasızca. Kolay... İşçiyi suçla gitsin başkan. Nasıl olsa öldü, cevap veremez.
Tuzlakankokuyor! Aklına şimdi geliyor Çalışma Bakanlığı'nın soruşturma açmak. İşyerlerini uyarıyor: "Bundan sonra hukuki yaptırımlar başlayacak." Yani bir kişinin daha ölmesi beklenecek, taşeronları cezalandırmak için. 45 işçinin ölümünden sorumlu taşeronlar, o insanların ailelerinin yüzüne nasıl baktı, nasıl bir cümleyle acılarını "hafifletti", ne söyleyip "ikna" etti, anlaşılır gibi değil.
Milyondolarlıkyatlar Bundan sonra ne olacak! İşçiler, çöpten çıkarttıkları baretleri takıp, güvenliksiz, eğitimsiz, "yat" yapacaklar milyon dolarlık adamlar için. Taşeronlar birkaç soruşturma geçirecek, "kan parası" verip kurtulacak. Ölümler azalacak, gazete haberleri arşivlere kalkacak. Yetkililer, Tuzla'nın üzerini kokmasın diye örtecek. Ve hayat Türkiye'de her zamanki gibi akıp gidecek. Bazen insanın kalemindeki mürekkep, şeytan kanı oluveriyor haksızın üstüne damlamak için. İşçilerin yüreği açlıkla yoğrulup, acıyla pişiyor. Bu yüzden hiçbir şey onları acıtmıyor.