Kim kimin derdini ne kadar?
Tren makinistleri nasıl yaşarlar, ne yer ne içerler, bileniniz var mı? Ya da kuru temizlemeciler, baharat satıcıları, saat, çakmak tamircileri? Bir de mesela o sokak lambalarının tepelerine çıkıp ampul değiştiren adamlar, yemek fabrikalarında pilav, makarna, imambayıldı yapan kadınlar, simit fırınlarında hamur karan gece adamları, otel kapılarında "Hoş geldin, beş gittin" diyen üniformalı bıyıklılar.
MEÇHUL ÇIMACI Bir yerlerde bir gazinonun vestiyeri, bir düğün salonu fotoğrafçısı, bir tornacı çırağı, bir vapur çımacısı, daha ne bileyim bin türlü işin beş bin türlü erbabı ne yapar, nasıl yaşar, nerede oturur, ne giyer, ne sever, bütün bunları ne kadar biliriz?
KOCAMAN HİÇ Bazılarını bilsek de ne kadar umurumuzdadır bütün bu insanlarımız? Onların aşkları, kavgaları, uğraşları, kırıklıkları, umutları, sancıları ne kadar ilgi alanımızdır bizim? Hiç... Kocaman bir hiç. "El elin eşeğini türkü söyleyerekten arar" misali gibiyiz hepimiz. Dünyanın merkezinde biz, ya da bizim işimiz, bizim düşüncemiz, bizim beklentilerimiz, bizim hissettiklerimiz var hep.
MÜSTEHAK Neredeyse hepimiz kıyısından yaşayıp, başköşesine konmak isteriz hayatın. İyi o zaman... O zaman her kimin ki, her birimizin ki başına ne geliyor ve etraf ilgilenmiyor, tınmıyor. Müstahak hepimize ki, öyle böyle değil...
|