Domatesin çekirdeği
Büyük gazetecilerin kendi müzik listelerini yaptığı bir ülkede, halkın çığlıklarının notası da yoktu, rotası da... "Enflasyon düştü" masalına inanmayan birkaç kişiydik de, bir araştırmaya koyulduk. Bir semt pazarına yayıldık, halkın yanında yürümek için. Payıma "domates memurluğu" düştü.
***
Bir pazarcıya yanaştım, "Domates kaç para?" diye sordum. "2.5 milyon" dedi, belli ki YTL'ye alışmamıştı henüz. "Çüş" dedim, pazarcı üzerime yürüdü. Enflasyon almış başını yürümüştü de birileri halkı fena halde kandırıyordu. Asgari ücretin ayaklar altına alındığı bir düzende, tarım ülkesi Türkiye'de bir kilo domates 2 doların üzerindeydi.
***
Bir başka pazarcıya yanaştım, "Domatese bakabilir miyim?" Adam bir domates uzattı bana. Domatesi aldım, sanki lastik bir topu tuttum. Domatesi kurcalarken, "Ne o abi, domatesin kalçalarını mı okşuyorsun?" dedi pazarcı. "Hayır" dedim, "Otopsi yapıyorum." Bir parmak darbesiyle elimdeki domatesin canına okudum. Çekirdek yoktu domateste, suyu da kalmamıştı. "Bakar mısın?" dedim pazarcıya, "Bu gerçekten domates mi?" Adam sinirlendi, "Sen müfettiş misin abi?"
***
Neredeyse pazardaki tüm domatesleri yokladım. Hiçbirinde çocuklarımızın sağlığına uygun bir hava yoktu. Diğer arkadaşlarıma da baktım, onlar da aynı gerçeklerin izlerini sürmüştü. Enflasyonun felçli hırıltısı vardı da, çocuklarımızın hormonlu domates kadar değeri yoktu. Tarihin en büyük işsizliği yaşanırken, buruşturulup atılmış kağıt gibi duruyordu gençler.
***
İnsanların her şeye kayıtsız olduğu bir ülkede, semt pazarındaki gerçekleri katlayıp, cebime koydum. Nasılsa hayaller önümüzdeki yerel seçimlerde yeniden ütülenecekti. Yüzlerce şarkı sözü yazmış biri olarak, düşündüm de en kısa zamanda ben de kendi CD'mi hazırlamalıyım. İlk şarkımı da buldum. "Domatesin çekirdeği kırmızı kırmızı!"