Doğduğundan beri gözleri görmeyen Eşref Armağan, yapıtları ile dünyanın ilgisini çekti. Armağan'ın hayatı Discovery Channel'da yayınlandı.
Dünyaya farklı bir pencereden bakmak, başka diyarlara yelken açmak, bazen ekmeğini taştan çıkarmak, bazen de büyük acılara gögüs germek... Hepsinin yola çıkış amacı ve nedeni farklıydı. Ancak geldikleri noktada en önemli özellikleri 'Türk' adını dünyaya duyurmuş olmaları. Farklı sosyal ve ekonomik yapıların çocukları olarak dünyaya gelen Muhtar Kent, Hüseyin Özer, Ahmet Ertegün ve Eşref Armağan, bugün dünya çapında başarılarıyla tanınan isimler. Dünyaca ünlü bu Türk şöhretlerin en yenisi Eşref Armağan'ın sıradışı hayatı ise geçtiğimiz aylarda bir belgesele konu oldu ve Discovery Channel'da yayınlandı.
ÖĞRENİM GÖRMEDİ Eşref Armağan, 1953 yılında İstanbul'da, Fatih'in çok mütevazı mahallelerinden birinde dünyaya geldi. Armağan, ne çocukken ne de yetişkin çağda hiç bir öğrenim görmedi. Yazmayı ancak 30 yaşından sonra kendi çabasıyla öğrendi. Bütün gün kendi dükkanlarında baca boruları keserek babasına yardım eden Armağan, boş zamanını da resim çizerek geçirdi. 6 yaşındayken kalem ile kağıt üzerine çizmeyi, 18 yaşında ise önce parmakları ile kağıt üzerine, sonra da kartona yağlı boya ile resim yapmaya başladı. Yağlı boyadan akrilik boyaya ve sonra tuale geçti. Elleri artık onun gözleri olmuştu. Görmemesine rağmen çizdiklerinin bu denli gerçeği yansıtması, resim yapmanın onda bir tutkuya dönüşmesini sağladı.
İNTERNET SİTESİ AÇTI Uzun yıllar boyunca eserleriyle görenleri hayrete düşüren Armağan, ne yazık ki tablolarını satamadı. Ancak resme tutkuyla bağlanan Armağan, bu uğurda aç kalmayı bile göze alarak aralıksız çalıştı. 1994 senesinde Joan Eröncel'le tanışması ise onun hayatında bir dönüm noktası oldu. 30 yıl önce Türkiye'de evlenmiş Amerikalı Joan, onun eserlerinin mükemmelliği karşısında hayran kaldı ve ona yardım etmeye karar verdi. Hatta onun adına bir internet sitesi açtı. Sanal dünyaya açılan pencere, sadece sanatseverlerin değil, bilimadamlarının da ilgisini çekti. Çünkü doğuştan gözleri görmeyen bir insanın böylesi bir perspektif bilgisine sahip olması bilimsel olarak imkansızdı. İngiliz bilim dergisi New Scientist, Armağan'a "Görmeden görmek" başlığıyla üç sayfa ayırdı, resim kabiliyeti ve beyninin nasıl çalıştığının yanıtını aradı.
BÜYÜK SORU Resim yaparak kendini ifade eden Armağan, sadece bir derginin ilgisini çekmekle de kalmadı. Harvard'lı profesörler de onun bu olağanüstü yeteneğiyle ilgilendi. Harvard Üniversitesi Nöroloji Bölümü profesörlerince beyin yapısı incelenen Armağan'ın, beynini gören insanlar gibi kullandığı belirtildi. Armağan'ın yetenekleri şöyle anlatıldı: "Resimleri soyut da değil. Canlı, parlak, gerçek kelebekler, yüzler, göller, dağlar, evler çiziyor. Bunu nasıl başarıyor, hem de bugüne kadar onlardan birini bile gerçekten görmeden? Eğer, Armağan, gören biri gibi çizebiliyorsa, çok büyük soru geliyor akla: Beyin, akıldaki görüntüleri sadece o görüntüler göründüğü zaman değil, görünmediğinde nasıl kuruyor?" Harvard Üniversitesi'nden Prof. Dr. John. M. Kennedy, Armağan'la ilgili ilk sonuçları, Türkiye'de yaşayan ABD'li İngilizce öğretmen John Eröncel'le de paylaştı. Sonuçlar herkes için şaşırtıcıydı. Armağan'ın beyni, görme özürlülerin de görsel hafızaya sahip olabileceğini kanıtlayabilir nitelikte. Diğer görme engellilerin aksine, Armağan'ın beyninin görsel hafıza bölümü gören birininki gibi çalışıyor. Resim yeteneğini bu hafızaya borçlu olan Eşref Armağan'ın son yıllardaki başarısı bununla da kalmadı. Çünkü Armağan, sadece bu olağanüstü bilimsel yönüyle değil sanatıyla da kendini kanıtlamayı başardı.
FIRÇA KULLANMIYOR ABD'de düzenlenen Özürlü Sanatçılar Olimpiyatı'na katılan Armağan'ın buradaki en büyük destekçisi ise yine kendi gibi ünlü bir Türk'tü. Ahmet Ertegün'ün ev sahipliğinde önemli sanatseverlerle bir araya gelen Armağan, yapıtlarıyla herkesi kendine hayran bırakmayı da başardı. Bu incelemelerden sonra çalışmalarına ağırlık veren ünlü ressam Pekin, Paris, New York başta olmak üzere yurtdışındaki pek çok kentte 50'nin üzerinde sergi açtı. 300'den fazla esere imza atan Armağan ise kendi durumunu şöyle anlatıyor: "Çocukluk çağlarından beri dünyayı parmak uçlarıyla tanımaya çalıştım. İşte bu yüzden de tablolarımı fırça kullanmadan parmaklarımla yaptım".