Diyarbakır'daki saldırının kurbanlarından Eren, öldüğünü sandığı babasının yaşadığını yeni öğrenmişti. İşte o baba, oğlunun cenazesine bile katılmadı.
Eren Şahin'i Türkiye, geçtiğimiz perşembe günü Diyarbakır'da patlayan bombayla tanıdı. PKK'lı hainlerin gerçekleştirdiği saldırıda hayatını kaybedenlerden biriydi o. 18 yaşında pırıl pırıl bir gençti. O günden sonra Eren'le ilgili çok şey yazıldı, söylendi. Eren'in acılarla dolu hayatının sır perdesini ise TAKVİM aralıyor.
1.5 YAŞINDAN SONRA HİÇ GÖRÜŞMEMİŞLER Annesi Oya Hanım, Eren henüz 1.5 yaşındayken babası mühendis Mehmet Doğan Şahin'den boşanmış. Başbakan Erdoğan'ın bile taziye ziyaretinde bulunduğu Oya Hanım'dan öğreniyoruz ki babası öz oğlunun cenaze törenine de katılmamış. Daha da acısı eşinden ayrıldıktan sonra Eren'i hiç görmemiş.
***
Başbakan gitti öz baba gitmedi
Diyarbakır'daki hain saldırıda hayatını kaybeden Eren'in dramının içinden dram çıktı... İşte, öldü bildiği babasını yıllar sonra bulan gencin filmleri aratmayan hikayesi....
Diyarbakır'daki bombalı saldırıda hayatını kaybeden 18 yaşındaki Eren Şahin'in geride bıraktığı hikaye yürekleri dağladı. Talihsiz gencin, daha 1.5 yaşındayken annesinden boşanıp Diyarbakır'dan ayrılan makine mühendisi babası Mehmet Doğan Şahin'i ömür boyu görmediği anlaşıldı. Öz babanın, filiz gibi bir evlada hayattayken sahip çıkmamasının yanı sıra yaşamını feci şekilde kaybetmesinden sonra da ortaya çıkmadığı belirtildi. Bilindiği gibi, her gün yüzlerce kişinin dolup taşarak baş sağlığı dilediği taziye evine Başbakan Erdoğan bile gitti. Öz babanın cenazeye, kabristana, taziyeye gelmek şöyle dursun bir telefon bile açmadığı gerçeği son derece yadırgandı.
PEKİ AMA NEDEN? Bu durumu öğrenince acılı anne Oya Hanım'ı aradım. Önce dilim bu soruyu sormaya varmadı. Oya Hanım cesur, aydın, yüreği dilinde bir anneydi ve haykırıyordu: "Cesur olun Savaş Bey. Sizler de medya olarak cesur olun. Ben bu şehrin kızıyım. Diyarbakırlı'yım. Beni bu ülke, bu devlet, bu millet büyüttü. Bu devletin okullarında okudum, mühendis oldum. Her şeyimizi bu vatana, bu devlete borçluyuz. Ne ayrı gayrımız olmuş bugüne kadar? Bizim haklarımızı alacak diye ortaya çıkan çapulcular, bizi temsil edemez. Talabani'nin adı Celal değil mi? Barzani'nin adı Mesut değil mi? Bu isimler bizim kullandığımız isimler değil mi? Nereden çıkıyor tuhaf tuhaf adlar, kod adları, eylemler? Ve unutmayın benim oğlum bir eğitim şehididir."
SORDUM SONUNDA Sonra zorlukla da olsa sordum o yakıcı soruyu: - Eren'in babası geldi mi, aradı mı? Anladım ki Oya Hanım bu konuda son derece duyarlı. Babayı bulup televizyona çıkartacağımızdan yana tedirgin. Asla böyle bir düşüncemin olmadığını söyledim. Yine de ketum davrandı; "Özel hayatın bu acılı günlerde didiklenmesini istemiyorum. Sizden de hassasiyet rica ediyorum" dedi. Onu çok iyi anlıyor ve hak veriyorum. O nedenle pek çok özel bilgiyi hayat boyu kendimde saklamayı uygun görüyorum. Olayın haber kısmını ise birkaç satırla yazmanın mesleki zorunluluk olduğunu anlatıp bu kadarına izin rica ediyorum. İşte o haber satırları. Yorumsuz, eğip bükmesiz, uzatmasız olarak yan tarafa yazıyorum. Okuyan kendi yüreğinde tartsın olayı. Kararı kendi içinde versin, acılı bir aileye daha fazla duygu yükü binmesin.