Yalancı şairler
Bana aşktan bahsederdin. Okuduğun kitaplardan, ezberlediğin şiirlerden çıkardığın sonuçtu senin için aşk. Senkonuşurkenbensusardım. Senin için konuşulası bir arzuyken, benimiçinnefesalmaktıaşk. Sen "Kimi zaman ara vermek gerekir" derken, ben nefessiz kalırdım. Güzel konuşurdun sen, ben ölümüne dinlerken. Beyoğlu'ndayürürdük seninle, el ele tutuşmuş sevgililer omzumuza çarparak geçerlerdi yanımızdan. Gülerdik! Mutluydukzahir. Gülüyorsa mutludur insan. Derinine inmeden etrafımıza sıvaşmış aşktan bahsederdin bana. "Bunların hepsibirbirinetutkun hiç olmazsa" derdin. Şehvetin de ayıp sayılamayacağına beni ikna etmek için; uzun, anlamsız ara sıra maksadını şaşırmış cümleler kurardın. Bensusardım. Sen son kelimenin ardına, itaatkarlığımın ödülü bir tebessüm ekleyerek bitirirdin sözlerini. Florya'dagüneşindenizegirmesiniseyrederdik. Bir sessizlik çökerdi yüreğimize, imdada sen yetişirdin. "Herakşamdenizsefasıyaparmıgüneşsence?" Uzunca susardım önce. Sonra hınzır bir gülücük gözlerimden başlayarak aydınlatırdı yüzümü. Sadece "Bilmem" derdim. Denizden bana döndürürdün yüzünü, yalancı bir öfkeyle doldurarak. Bakışlarından daha sert bir tonlama vererek sözlerine; "Çabukcevapver!" Sankisorduğunşeycevapverilebilecekbirşeymişgibi beklerdin. "Yazlarısadece!" Sözümün bitmesine fırsat vermeden gülerdik. Bunca güldürdüğüne göre bizi bütün bunlar, mutluyduk. Papatyalarıseverdin. Ben inadınakaranfilgetirirdim sana. Yüzüme bakardın"Şimdi bu yaptığın oldu mu senin?" der gibi... Yüzümün, senbaktıkçadeğişenkıvrımlarını seyrederken elimden alırdın karanfilleri. İnatçıydın ya, karanfillere papatya muamelesi yapardın. Onları vazoya yerleştirirken, "Bunlarlaseviyorsevmiyoroynayacağız" derdin. Gülerdik, buncaanlamsızşeyeaklımızdanmilyonlarcaanlamyükleyerek, katıla katıla gülerdik. Gülmektengözlerimizyaşarırdı. Bunu fırsat bilip hınzırca birbirimize yapışırdık. Ağustos'un ortasında, tenimiz terimize karışırken anlatılmaz bir hazla titrerdik. Sinemayagiderdik, senin sevdiğin filmler geldiğinde şehre. Işıklar sönünceye kadar otoriter bir öğretmen gibi filmin konusundan bahsederdin bana. Bunu neden yaptığını bilmezdim. Ben ışıklarınsönmesini,filminbaşlamasınıveseninusulcaomzumabaşınıkoymanıbeklerdim. Hayatım boyunca, bukadarsıradanbirhareketinbeniböylesineheyecanlandırdığını hiç hatırlamıyorum. Sıradan, çünkü hep aynı zamanda aynı şeyi yapardın. Heyecan verici, çünkü ben filme sadece bu sahneyi görmek için giderdim. Sonra bir gün; yüzündetanımadığımbirsuratasıklığıylageçtinkarşıma. Kestirmeden mutsuz olduğunu anlatmaya başladın bana. Anlayamadım... Doğrusu bu konuşmanın da diğerleri gibi gülücüklerle kesilmesini ümit ediyordum. Gülmedin... Sadece uzun bir yolculuğa çıkman ve iyice düşünmen gerektiğini söyleyerek bitirdin sözlerini. Şimdi anlıyorum; okuduğunkitaplarda,ezberlediğinşiirlerdedehepbitiyorduaşk. Gittin, çünkü gitmen gerektiğini yazıyordu şairler. Keşke uzun ve derin sözcükleri bir araya getirmek yerine, sevmenin en yalın halini öğretebilselerdi sana. Keşkegitmedenönce,sonkezardınabakmayıöğretebilselerdi.