Paris'ten nefret ettiren film
Yılbaşı gecesinin ertesi günü ne yaparsınız? Bir gece önceki kutlamalardan dolayı gün boyunca uyur, epey geç bir vakitte uyanarak yeni yılın ilk gününü karşılarsınız. Pek çoğumuz gibi... Peki o akşam ne yapılır? Evinde oturmak istemeyenler genelde sinemaya giderler. Ben de 'Paris'te 2 gün' filmini görmek için böyle bir fırsat yaratarak Kanyon'a gittim. Maşallah tüm salonlar neredeyse dolu; millet ayılıp kendini sinemaya atmış. Şimdi gelelim, adıyla beni tavlayan Paris konulu filme. New York'ta yaşayan genç bir çift tatillerini kızın ailesinin yaşadığı Paris'te geçirmeye karar verir. Aşıklar şehri Paris fikri erkeği başta heyecanlandırsa da, işler hiç de beklendiği gibi gitmez. Sevgilisinin zamanında şehrin yarısı ile çıkmış olduğunu şaşkınlıkla öğrenen Jack, Fransızlar'ın seks konusundaki rahatlığı karşısında da şaşkına döner. Filmde Fransızlar'ın seks konusunda oldukça rahat tavırları ve söylemleri beni irite etti; güldüm de tabi. Mesela; kız sevgilisinin çıplak bir resmini kızkardeşine göstermiş, kardeşi de anne ve babasına. Ebeveynler resmin görsel açıdan estetik ve ilginç olduğu yönündeki yorumlarını çocuğa söylediğinde "pes" dedim. Bu kadar iletişimleri açık yani! Film eğlendiriyor; güzel vakit geçirtiyor. Alışık olmadığımız farklı doğal diyalogları var. Ancak Paris'i bu kadar kötü gösteren bir film daha hayatımda izlemedim. O güzelim şehrin pis arka sokaklarını, iğrenç yağ kokan dandirik fastfood'cularını, kapkaççılarını, sigara dumanı altındaki ev partilerini insanın gözüne soka soka gösteriyor. Üstelik film romantikkomedi dalında ödül de almış. Bence yönetmen kasten yapmış; bu kadar tesadüf olamaz. Paris bu kadar kötü değil ki. Bir anlam veremedim. Tek filmle benim Paris aşkım bitmeyecek tabii, o da ayrı konu.