Uykusunda dişlerini sıkıp gıcırdatanlar dikkat! Bir süre sonra çene ekleminizdeki aşırı basınç ve aşınma sonucu ağzınızı açamayacak, hatta bir kaşık yemek yiyemeyecek duruma gelebilirsiniz....
Çağın hastalığı stresi yaşamayan yok. Küçük-büyük herkes burnundan solur vaziyette dolaşırken, bunun vücudumuza, organlarımıza yansıması maalesef çok ağır oluyor. Neredeyse her hastalığın altından stres çıkıyor. Peki, stresin diş ve çene yapımızı bozduğunu da biliyor muydunuz? Özellikle her şeyi kendisine dert eden evhamlı kişiler, stres yüzünden uykusunda dişlerini sıkıp gıcırdatıyor. Ben de bu durumdan muzdarip olduğum için bir uzmana danışmayı uygun buldum. Bahçelievler Medical Park Hastanesi Diş Hekimi ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Ahmet Mihmanlı, diş gıcırdatmanın, kendisi de dahil olmak üzere toplumun büyük çoğunluğunda görüldüğünü söyledi. Stres kökenli ve genetik olabilen bu konuda Dr. Mihmanlı önemli bilgiler verdi...
SES YAPIYOR Son yıllarda 'Temporomandibular eklem disfonksiyonu' dediğimiz çene eklemlerinde problemler sıkça görülüyor. Bunun da en büyük nedeni genetik, stres ve uygunsuz yapılan protezler. İnsanların stresli yapılarından dolayı yüz kaslarında spazmlar oluyor. Gece dişlerini çok sıkıyor ve gıcırdatıyor. Böylece çene eklemlerinde aşınma ve yüz kaslarında kasılmalar oluyor. İleriki aşamada kişiler 'çenemden ses geliyor' diye şikayet ederek doktora koşuyor. Bu daha da ilerlerse, ses kayboluyor ama hasta çenesini kımıldatamayacak, ağzını açamayacak düzeye geliyor. Ayrıca çenesinde ağrı duyuyor. 'ÇENEM AYRILACAK GİBİ...' Bunun tıbbi açıklamasına gelince... İnsan vücudunda bütün uzun kemikler arasında 'yastıkçık' dediğimiz disk var. Çene ekleminin kafa tabanında yerleştiği yerde de bir disk bulunur. Diş sıkma, gıcırdatma ve kaslardaki spazmlar yüzünden bu disk deforme olabilir. Deforme olan disk ve etrafındaki bağlar ağız açıldığında arada sıkışıp 'tık' diye bir ses çıkararak öne gelir. Kapatırken de, yine aynı sesle arkaya gider. Yani görevini tam olarak yerine getiremez. Bu durumda hasta rahat yemek yiyemez. Yemek yerken karşısındaki insanın ve kendisinin çenesinden gelen sesten rahatsızlık duyduğunu, esnerken çenesinin yerinden çıkacak gibi olduğunu söyler. Bundan sonraki aşamada ağrılar işin içine girer. Ağrı başladığında bu hastaları tedavi etmek zorlaşır. Bu son aşamada hasta, 'ağzıma bir kaşığı bile yerleştiremiyorum' diyecek düzeye gelmiştir. Sonuçta hangi aşamada olursa olsun çene ekleminde yaşanacak problemlerin tedavisi var. Hastalarımıza kaslarını geliştirici egzersiz ve masaj öneriyoruz. Eğer ağrısı varsa ilaç veriyoruz. CERRAHİ YÖNTEMLER Ayrıca 'Artrosentez' dediğimiz eklemlerin içi yıkanıyor ve o bölgeye kayganlaştırıcı bir sıvı enjekte ediliyor. Bunların sonuçsuz kaldığı durumlarda cerrahi yöntemlere başvuruyoruz. Çene ekleminin dışında diş sıkma ve gıcırdatma dişlerin üzerindeki anatomik yapıyı da aşındırıyor. Dişini sıkan hastalarımızın tedavisinde gece plağı dediğimiz plak da uygulanıyor. Ortalama 2 mm kalınlığında olması gereken plak, hastanın çene eklemiyle, eklemin yerleştiği alan arasındaki diskin sıkışmasını önlüyor. Gece plağının en az 2 ay kullanılması gerekiyor.
'BENDE DE VAR' Öte yandan diş gıcırdatan ve diş sıkanların sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğunu söyleyebilirim. Bu durum toplumun en az yüzde 30-40'ında görülüyor. Ben de dahil olmak üzere pek çok kişi dişini sıkıyor. Bunun altında yatan en önemli nedenlerden birisi de stres. Stresten etkilenmemek için biraz adam sendecilik yaparak geniş olmak gerekiyor. Yani bazı şeyleri duymayacaksınız, bilmeyeceksiniz, görmeyeceksiniz. Stresi elinizden geldiğince hayatınızdan uzaklaştıracaksınız.
'BİRAZCIK İLGİ BİLE YETER' Bence herkesin bir psikoloğu olmalı. Batılı ülkelerde mükemmel olmasa da her ailenin başvurabileceği bir psikoloğu var. Hatta çene eklemi konusunda uzman bir profesör şöyle diyor: 'Çene eklemi rahatsızlığı olan hastalarla birazcık ilgilenin, o bile yeter.' Hastaya ilgi gösterilmesi ilaç gibi etkili oluyor; iyileşme noktasında önemli yol katettiğini gösteriyor. Yani stresin etken olduğu bu hastaların konuşulup rahatlatıldığında problemlerinin azaldığını söylüyor.
ÇEKİLDİYSE, EKTİR GİTSİN! Bir diğer konu da dişi çekilen ya da ağzında hiç diş olmayanlara uyguladığımız implantlar... İmplant yaptırmanın, yani diş ektirmenin diş çekiminden hiçbir farkı yok. Yani diş çekiminde uygulanan anestezinin aynısı uygulanıyor. Ve nasıl bir anestezi yapıp dişi çekiyorsak o çekilen bölgeye vidayı yerleştiriyoruz. Süre hemen hemen aynı. Sadece bunun kemiğe kaynaması için bir müddet beklemek gerekiyor. Son yıllarda yapılan bazı çalışmalar, implantın tutunumu iyiyse, hemen üzerine diş yapılacağını söylüyor. Böylece vakitten kazanmış oluyoruz. Dişini 2 ya da 3 ay sonra değil, hemen yaptırmış oluyor. Bazen implant çok iyi sıkışabiliyor, bazen de kemiğin yapısından dolayı hafif sıkışabiliyor. Hafif sıkıştığı dönemde biz hemen üstüne diş koymayı tavsiye etmiyoruz. İmplantın sıkıca kemiğe yapışmaşı lazım. Bir vidanın duvara montesi gibi... Bu implantın da çene kemiğine monte edilirken çok iyi sıkışması gerekiyor. Bu sıkışma çok iyiyse hemen üzerine diş yapılabiliyor. Ama sıkışma iyi değilse, bir müddet bekleyip, entegrasyon tamamlandıktan sonra diş yapılması uygun oluyor.
GERÇEĞİNİ ARATMIYOR Bazı kişilerin aklında 'kendi dişim gibi olacak mı?' sorusu beliriyor. İmplant ile gerçek diş arasında çiğnemede hiçbir fark yok. Basınç olmuyor. Sonuçta dişin görevlerinden bir tanesi besinleri öğütmek. İkincisi estetik, üçüncüsü ise konuşmaya yardımcı olmasıdır. İmplantla estetik sağlanıyor. Hasta dişsizse eğer, konuşmasına da katkıda bulunmuş oluyor. Ve en önemlisi öğütme görevi. Sonuçta bu da besinleri iyi öğütünce gerçek dişten hiçbir farkı olmuyor.
ÇALIŞMAYAN ORGAN KÖRELİR Ağzında hiç diş bulunmayan birinin üst çenesine 6 ya da 8 tane belli aralıklarla implant yapılıyor. Üzerine de 12 ya da 14 tane köprü diş yapılabilir. Alt çeneye de aynı şekilde yapılabiliyor. Bunda çene kemiğinin sertliği ve çene genişliği de çok önemli. Diş çekildikten sonra uzun süre yeri boş kaldığında kemikte erimeler olabiliyor. İnsan bedeninde çalışmayan organ körelir. Çene kemiğinde de boş olan kısım çalışmadığı için kendi kendine eriyor. Eğer bu boş bölgeye implant yapılırsa implant o kemik yüksekliğini aynı seviyede tutmaya yarıyor. Ve bu yüzden implant bir avantaj daha sağlamış oluyor. Ancak şunu da söylemekte fayda görüyorum; çekilen dişin yeri uzun süre boş bırakılırsa, ileride hiç implant yapılamayacak düzeye gelebilir. O yüzden boş kalan alanı kısa sürede tedavi etmekte fayda var. Yani diş çektirdikten sonra uzun süre beklememek lazım.
KORKUNUN FAYDASI YOK! Benim diş sağlığı konusunda vermek istediğim mesaj, 'dişçi korkusu'nun aşılması... 'Diş hekiminden korkmayın ve güvendiğiniz diş hekimine gidip tedavi olun' diyorum. Çünkü, bugüne kadar dişini kaybeden hastaların yüzde 80'i diş hekiminden korktuğu için diş hekimine gitmeyen hastalardan oluşuyor. Bir de hastanın ekonomik durumunu göz önünde bulundurmak lazım.
BEDELİ DAHA AĞIR OLABİLİR Diş fırçası, diş macunu alıp dişlerini fırçalamayan insanlar var. Ancak bu insanlar bir süre sonra dişlerini kaybediyor. Böyle olunca da çok daha yüksek maliyetlere katlanmak zorunda kalıyor. Yani, dişlerini korumak için fırça ve macundan başka bir harcama yapmazken, dişlerini kaybettiğinde, çok da maliyetli dediğimiz, implantlar, köprüler, kanal tedavileri işin içine giriyor; hastaya bedeli daha ağır oluyor. Bu yüzden herkese diş hekimine düzenli olarak gitmelerini öneriyorum.