atv'de yayınlanan Asmalı Konak dizisiyle hafızalara kazınan İpek Tuzcuoğlu, televizyona yine atv'de Mahşer dizisiyle dönüyor. TAKVİM'e konuşan Tuzcuoğlu, çok özel açıklamalarda bulundu.
***
Mahşer'de herşey sıra dışı-1
Muhteşem gözleri ile hafızalarımıza kazınan İpek Tuzcuoğlu, uzun süredir istediği 'sıradışı' bir projeyle, 'Mahşer'le dönüyor ekranlara....
atv'nin unutulmaz yapımı 'Asmalı Konak'la tanıdığımız İpek Tuzcuoğlu, uzun süredir hayalini kurduğu sıradışı projeyi bulmuş. 'Mahşer'in setinde buluştuğumuz güzel oyuncu ile yeni dizisini, hayata bakışını ve hayallerini konuştuk.
* İzleyiciler sizi Asmalı Konak'la tanıdı. Ancak ondan sonra bir süre sizi göremedik. Bilinçli olarak mı uzak kaldınız ekrandan? Hiç öyle stratejilerim yoktur. Strateji kadını değilimdir. Kesinlikle içgüdülerimle hareket ederim. Özellikle yapılan bir şey değildi. Zaten o süre içinde 4 dizide oynadım. Ama uzun ömürlü diziler olmadı ne yazık ki!
* Bu süreçte yine aktiftiniz yani... Dört farklı karakter yarattım. Bir de tiyatro oyununda 'Selvi Boylum Al Yazmalım'da rol aldım. 2 reklam filmi, 4 dizi ve bir sinema filmi yaptım.
* Bu durum sizi yıldırmadı mı? Hayır. Çünkü oyuncuyum ben. İnancım var, hayallerim var. Bir de buraya nasıl geldiğim çok belli. Ben mutluyum.
* Nasıl geldiniz bu noktaya? Benim 25. dizimdi Asmalı Konak. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nden 94-95 yılında mezun oldum. İstanbul'a geldim. Televizyon programı sunuculuğu ile başladım. Özel kanallarda program yaptım. O arada dizilere başladım. 95-96 yıllarında 2 sinema filmi çevirdim. Dolayısıyla yavaş yavaş ve mutfağından geldim bu işin.
'DİCLE'YLE TANINDIM' * Uzun süredir bu piyasadasınız... Hep onu söylüyorum, ben bu sektörün emekçilerindenim. Hem televizyon sektörünün hem de dizi sektörünün. Ama televizyonda parladığım yapım 'Asmalı Konak' ve 'Dicle' karakteridir. Bütün Türkiye böyle tanıdı beni.
* Dizideki mistik havanız, arkasından 'Büyü' filmini mi getirdi? Dicle karakterinin etkisi oldu herhalde değil mi? Dicle, o kadar güçlü bir karakterdi ki, bence de doğru bir seçimdi. Yapımcı olsam 'Dicle'yi kim oynuyorsa ona oynatırdım başrolü.
* Size göre 'Büyü' filmi nasıl bir işti? O da çok güzel bir işti. Senaryo anlamında bir 'ilk'ti. G-mall yangını biraz talihsizlik oldu. Çünkü insanlar filme gitmekten çekindiler. Ama yangına rağmen yaklaşık 1 milyon gişe yaptı.
* Peki, sizce büyü var mı? Kimine göre var, kimine göre yok. Ama bir gerçek var ki, Türkiye'de büyüye inanılıyor. Hala televizyon programlarında şarlatanlar çıkıyor ve bu konuyu tartışıyor.
'MAHŞER BENİ ÇEKTİ...' * Mahşer projesinin oyuncu kadrosu uzun bir süre gizlendi. Siz ne zaman katıldınız ekibe? Yaza girmeden belli oldu aslında benim bu projede oynayacağım. Ama tam olarak bir buçuk ay önce netleşti.
* Projenin nesi çekti sizi? Benim kullandığım bir cümle vardı; 'Madem bu kadar bekledim, sıradışı bir şey istiyorum'. Melodram oynamayı da çok seviyorum. 'Yaprak Dökümü'nde de oynamak isterdim, 'Binbir Gece'de de. Bunlar da oyuncuların gelişimi içinde var. Ama sıradışı bir şey istiyordum.
KEYİFLİ TESADÜF * Sıradışı olduğunu senaryoyu okuyunca mı anladınız? Daha keyifli bir şey oldu. Proje teklifini alınca yönetmenimiz Koray Demir'le toplantıya geldim. Klasik iş toplantılarından birisiydi. İşte yönetmen, yapımcı hep bir araya geliyoruz. Değerlendirmeler yapılıyor, projenin ve senaryonun tümü masaya yatırılıyor. Tam bunları konuşurken Koray şöyle bir cümle söyledi; 'İpekçim, ben seninle çalışmayı çok istiyorum. Çünkü bu iş özel bir iş ve çok sıradışı bir iş' dedi.
* 'Sıradışı' kelimesiyle sizi yakalamış mı oldu? Kesinlikle. Çünkü bu kelimeyi herkes kullanmaz.
'ÜÇ SAAT AĞLADIM' * Peki, aradığınızı buldunuz mu? Evet. 'Mahşer'i çekerken asla şöyle kaygılarım yok; 'Daha güzel görüneyim, rimelim aktı mı?' Hatta daha da çirkinleştiriyorum kendimi. Yani o kadar devamlılık olmalı ki, gözlerim akıyor, rimelden yüzüm siyah oluyor. Çok duygulara yönelik bir iş. Çok performans isteyen bir yapım.
* Neden bu kadar performans istiyor? Öncelikle sesli çekiyoruz. Onun dışında tekniği çok farklı. Yönetmen montajı kendi kafasında yaptığı için ona çok inanman gerekiyor. Matematiksel bir iş. Gerçek zamanda ilerliyor. Dolayısıyla 15 dakika önce duygu şeklin neyse, 15 dakika sonra da aynı ruh hali içinde olman gerekiyor. Diğer senaryolarda daha farklıdır. Araya yemek sahnesi girer, bir gün sonraya hatta 5 yıl sonraya gidersin. Burada birebir duygu devamlılığını göstermen gerekiyor. Üç saat falan ağladığımı biliyorum mesela.
* Kıyafetleriniz hiç değişmiyor mu? 24 saati anlattığımız için değişmeyecek. Mesela ben bu 10 punt topuk üzerinde yaklaşık bir gün boyunca dağlar aştım, Arnavut kaldırımlarında koştum. En iyi görüntüyü alıncaya kadar çalışıyoruz.
* Koray Demir titiz bir yönetmen mi? Benim çalıştığım çok nadir keyifli, zeki ve sıradışı yönetmenlerden biri. Anlayacağınız, bu projenin benim için en önemli kelimesi 'sıradışı'.
İHALENİN SONRASI * 24'ten yola çıkıldığını biliyoruz. Öykü de benziyor mu? Hiç alakası yok. Bambaşka bir hikaye işliyoruz. Ama yine de türü benziyor. Mahşer de politikmacera türünde bir yapım. Trajediler de var, komplo teorileri de, siyaset de var. Enerji ihalesinden yola çıkılarak ilerleyen bir aksiyon. Ama enerji ihalesine baktığınız zaman Türkiye'nin de gerçeği. Büyük Ortadoğu Projesi var senaryoda, bununla birlikte İran'ın, Rusya'nın doğalgaz boru hatları anlamında Türkiye ile çatışmaları söz konusu. Nabuco Antlaşması üzerinden işleniyor hikaye. Biraz hayal, biraz gerçek!
* Dünya siyasetinin mihenk taşları da işleniyor senaryoda. Birileri rahatsız olur mu? Hiç kimseyi rahatsız edeceğini sanmıyorum. Çünkü biz gerçek bir şey yaratmıyoruz. Enerji antlaşmasından yola çıkarak yazılan bir hikaye! Sonuçta enerji yüzünden savaşlar çıkabileceği yönünde komplo teorileri var. Yurt dışında izleyip rahatsız olurlarsa, onu bilemem!
* Karakteriniz öykünün neresinde? Zuhal'i canlandırıyorum ben. Mahir Günşiray'ın oynadığı Mehmet Sarbay'ın eski eşi. Zaten hikayemiz Mehmet'in çevresinde gelişiyor. Üç değişik ana hikaye var. Enerji ihalesinin engellenmesiyle beraber başhekim olaylara dahil ediliyor ve pimi çekiliyor.