Gezmeye niyetliyseniz 'sefertası'nızı unutmayın
Fırsatını bulan haftada ya da ayda bir kez olsa da kesesine göre mutlaka bir yerlere gidip iki kap yemek yiyerek dostlarıyla sohbet eder değil mi? Siz öyle sanın! Geçen hafta cumartesi günü biz de aynısını yaptık. Neredeyse karakolluk olacaktık! Türkiye Sakatlar Derneği Genel Sekreteri Kenan Özüdoğru ve 3 engelli arkadaşımızla, İstanbul Beşiktaş'ta bir lokantaya gidip soluklanalım dedik. İçeri girdik, gösterilen masaya oturup siparişimizi verdik. Arkadaşlardan biri ihtiyacını gidermek istedi. Lavabo üst katta olduğundan merdivenlerden çıkması zor oldu. Yetkiliyi çağırıp "Girişte rampanız yok. Bari alt kata tuvalet yaptırsaydınız. Yeriniz de müsait. Engelli ve refleksi azalmış kişiler, şu daracık ve dik merdivenlerden çıkamıyor" dedim. "İnsan müessesesindeki eksiklikten sıkılır, numaradan olsa bile bir özür diler" diye düşünürken, garson sert bir ses tonuyla "Sakatın burada işi ne?" demez mi! Pişkin garsona cevap vermeyerek hemen hesabı ödedik ve kızgınlıkla mekandan ayrıldık. Anlayacağınız, engelli vatandaş parasıyla bile rezil ediliyor. Düşünme yeteneğini kaybedenler yüzünden, engelli bırakın eğlenceyi sıradan bir lokantaya gidip iki kap yemek bile yiyemiyor. Üstelik kendisine "Burada ne işin var?" bile diyorlar. Gidin herhangi bir eğlence merkezine ya da restorana, yaşananları kendi gözlerinizle görün. Tekerlekli iskemleye oturun, herhangi bir eğlence merkezine girebilecek misiniz bakalım! Ben gittim ve gördüm. Bir dayak yemediğim kaldı inanın ki! Buradan belediye başkanlarına sesleniyorum. "24.7.2003 tarihli ve 4957 sayılı kanunda ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nda bedensel engelliler için düzenleme yapılmasına yönelik hükümler" yer almasına rağmen, normlara uymayan umuma açık yerlere çalışma ruhsatı nasıl veriliyor? Şimdi kimse kalkıp yasalardan bahsetmesin! İstanbul gibi dünya kentinde bile dağ başı kanunları geçerli! Bu şartlar altında yine de gezmeye niyetliyseniz, yanınıza mutlaka sefertasınızı da almalısınız.