Hayal ürünü değil gerçek
atv'nin 2 dizisini arka arkaya izleyince gerçekten tek bir noktaya yapılan vurgu dikkatimi çekti. 'Elveda Rumeli' ve 'Karayılan'da aynı önemli nokta gündemdeydi: "Yüzyıllardır bir arada yaşıyoruz, biz kardeşiz..." Evet, hem Erdal Özyağcılar hem de Bülent İnal çok farklı rollerde ama çok benzer karakterdeler. Yıllardır birlikte yaşadıkları, sevdikleri, saydıkları, beraber gülüp ağladıkları insanlarla nasıl olup da ayrı düştüklerini anlamıyor ve içlerine sindiremiyorlar. Etnik köken, dini farklılıklar köyleri dağıtıyor. Ne Sütçü Ramiz ne de Karayılan Mehmet bu dağılışa akıl sır erdiremiyor ve elinden geldiğince durumu düzeltmeye çalışıyor. Ne acıdır ki aradan geçen yıllara rağmen hâlâ köyler, ocaklar, evler dağılıyor. Aslında gerçekler önümüzde; biz onları dizi, senaryo, hikaye niyetine izlesek de tarihin tekerrürden ibaret olduğu o kadar aşikar ki... 1896 Rumeli, 1920'ler Antep; olanlar bitenler hep aynı. Keşke ekrana bakarken bunların gerçekten yaşandığını ve topraklarımız üzerinde hâlâ aynı oyunların oynandığını anlayabilsek. Ekranın önünde boş boş vakit geçirmesek de gözümüz ün önüne serilen gerçeği görebilsek...