İbrahim Kaş...
Norveç maçında hak ettiği formayı giyerken, maçın başında sakatlanan İbrahim Kaş'ı kaçımız düşündük? Gökhan Gönül'ün muhteşem oyununu parantez içine alırken, bu gencin talihsizliğini galibiyetin sebebi sayanlarımız oldu. Neredeyse, bu sakatlığı Allah'ın adaleti gibi düşünenler bile çıktı. 20 yaşındaki bir gencin masumiyeti denize atıldı. Fatih Terim'e duyulan hıncı, kadroya giren bir gencin sakatlanmasıyla ödeştirmeye çalışmak, hiç insaflı bir yol değil.
***
Hadi bizler unuttuk da, onu savunması gereken arkadaşları zafer çığlıkları atarken, hiç mi akıllarına gelmedi? Alacakları primi düşünmek ve televizyon kameralarına öptükleri yüzükleri göstermek yerine, sedyelik olan arkadaşlarına selam yollamayı bir tanesi bile düşünemedi mi? Bu mu milli takım arkadaşlığı? Bu mu gençliğe duyulan sevgi?
***
İnsanların kazandıkları maçlardan sonra başı dönerken, en yakınındakini bile görmez. Sakat sakat birkaç dakika oynamaya çalışan İbrahim Kaş'ın, maçtan sonraki duygularını merak eden olmuş mudur acaba? Kendinden başka yaslanacak omuz bulamayan bir gencin, kaç günlük yarası, ayağındaki yaradan hafif midir? Sahi ya, savaşta yaralanmış olmanın kutsallığı nerededir?
***
İbrahim Kaş, Norveç maçından sonra, milli takımdaki "arkadaşlık bağlarının" aslında bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmiştir. Ve adım gibi biliyorum ki... Kısa bir süre sonra herkesi utandıracaktır. Sakatlıklar çabuk geçer... Ama yürek yarası kolay kapanmaz!