Yeşil Kart tedavide kırmızıya dönüşüyor
Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı "Yeşil Kart sahiplerinin tedavi ve ilaç bedellerinin devlet tarafından karşılanmasını öngören yasa tasarısı", TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Edildi de ne oldu? Hiçbir şey. Eğer kart sahibi fukara bir de özürlüyse, vay haline! İşkencenin ve hakaretin en alasını görüyor... Bunu Federasyon Başkanı olarak bizzat yaşadım. Hem de bir dernek üyemizin 1.5 yaşındaki bebeğini yaşama döndürme savaşı verirken. Hatırlatayım istedim, çünkü yapılanları hemen unutuveriyoruz. Çok değil, yaklaşık 7 ay önceydi.
Sağlık taciri hekimler! Acılı aile çocuğuna derman ararken, bazı nalbant doktorların özrü kabahatinden büyük oluyor. Bebek, Sivas Devlet Hastanesi'nde bir doktorun hatası sonucu spastik olmuş. Bu pişkin doktor, 3 ay sonra kontrole giden acılı aileye "Bu daha yaşıyor mu, ölmedi mi?" diyebiliyor. İşte bu sağlık taciri hekimin kurbanı olan bebeği kurtarma yarışına girdik. Tedavi işlemleri için bir üniversite hastanesine sevk aldık. Aynı gün bu hastanede kaydımızı yaptırdık. İşe tahlillerden başladık. O da ne? 20 tane tahlile 20 kez sevk gerekiyor. Yani sadece tahlil için 10 gün gerekiyor. MR için 1.5 yıl, EG için yine 1 yıl sonrasına tarih veriliyor. Şimdi siz bu şartlar altında şifa arayın! Bırakın şifa aramayı, var olan sağlık da gidecek. Anladım ki bu iş olmayacak. Her geçen gün bebeğin zararına... Federasyon Başkanı sıfatımla hemen devreye girdim ve özel kurumlarda 2 günde tüm tahlilleri yaptırdık. Ardından da tekrar hastaneye gittik. Nörolog tahlilleri inceledi ve "Acilen fizik tedaviye girmesi gerekiyor" diyerek reçetemizin üzerine "Acil vaka" ibaresini düştü. Ama yine bürokratik işlemler...
Takvim şifa pompaladı Baktım yine olmuyor. Federasyon Başkanı olmam işe yaramadı. Bu kez gazetecilik sıfatımı kullanarak daldım içeri. "Bu insanların suçu Yeşil Kart sahibi olmaları mı? Üstelik bu gördüğünüz bebek, doktor hatası sonucu zihinsel engelli. İstenilen her şey tamam. 2 saat fizik tedavi için yaptığınıza bakın" diyerek odadan çıktım. 5 dakika sonra içeri alındık. Hadi buyurun! Demek ki oluyormuş. Peki neden bunca eziyet...
* "Vermiş olduğunuz bilgiler için size ve Takvim'e teşekkürler. Ben özürlü kadrosunda calışmaktayım. Prim gün sayım 3 bin 400. Amasya Devlet Hastanesi'nden almış olduğum yüzde 52 özürlü raporum var. Raporun günü dolmuş olduğundan yenilemem gerekiyor. Erken emeklilik için ne yapmalıyım?" Naki Ergün-Amasya
Cevap: Çalıştığınız işyerinde vergi muafiyetinden yararlanıyorsanız tekrar rapor almanıza gerek yok. Vergi muafiyet belgeniz yoksa, nerede ikametgah ediyorsanız bağlı bulunduğunuz SSK Müdürlüğü'ne gidip gereken belgeleri alabilirsiniz. Yüzde 52 oranında sakatlık raporunuz olduğuna göre, ikinci derece sakat sayılıyorsunuz. Eğer 5 Ağustos 1991 ve öncesi işe girdiyseniz, 15 yılı ve 3 bin 600 iş gününü tamamladığınızda emekli olabilirsiniz.
* "Ben, 3. derece ortopedik özürlüyüm ve 13 yıldır devlet memuru olarak görev yapmaktayım. Annemin yüzde 50 sol tarafı felç, ablam doğuştan engelli. Babamdan kalan 239 YTL BAĞ-KUR maaşı alyoruz. Annemle ablama eşim baktığı için bakım ücreti alabilir mi?"
Cevap: Annenizin yüzde 50 felçli, ablanızın da doğuştan engelli olduğunu söylüyorsunuz. Anneniz yüzde 60 sakatlık derecesiyle ağır engelli olsaydı, evde bakım hizmeti adı altında bir asgari ücret tutarında maaş alabilirdiniz. En yakın bir hastaneye gidip bir doktora görünüp sağlık kurulu raporu almanızı öneririm.
* "Ben Trabzon'da yaşayan bir bayana Almanya'dan akülü araba aldım ama Türkiye'ye getirtemiyorum. Nakliyede problem yaşıyorum. Ne yapmam gerekiyor? Yardımcı olursanız sevinirim."
Cevap: Sorunuzda akülü araç aldığınız kişinin engelli raporunun olup olmadığı açık değil. Aracı aldığınız yere kişinin açık adresi, kimlik bilgileri ve sağlık kurulu raporunu beyan ederseniz, bir problem yaşamazsınız. Eğer yine de sorunu aşamazsanız, bir derneğe başvurup işinizi halledebilirsiniz.