"Türkiye'nin en temel problemlerinden biri olan kaliteli iş gücü sorunu nasıl çözümlenmelidir?" diye yıllardır tartışılıyor. Garip bir kısır döngü içerisinde kalmış olan bu sorun, daha da büyüyerek işsizlik adını almıştır. Şimdi, temelde tartışılması gereken konu işsizlik mi? Yoksa kaliteli iş gücü mü? Bu kavramları biraz açalım. İşsizlik, iş gücü yeteneğini sunmak isteyenlerin, bunun karşılığını bulamamalarıdır. Kaliteli iş gücü ise yeteneğini bilgi ve birikimle donatan ve uzmanlaşan kişilerdir. Sizlere soruyorum, birbirinden farklı olan bu iki tanım nasıl oluyor da aynı problem çatısı altında toplanıyor? Zaten yanlışlık da burada başlıyor. Bununla ilgili katıldığım bir seminerde yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Büyük bir firmanın düzenlemiş olduğu ve profesyonel yöneticilerin katıldığı bir organizasyondu, ben ise dinleyiciler arasındaydım. Seminer esnasında bir grup yönetici işsizlik kavramını açıklarken ve çözüm yollarını tartışırken, diğer kısım yöneticiler kaliteli iş gücünün yetersizliğini tartışıyordu. Evet, yine kısır bir tartışma geçiyordu. Ben beklediğim sonucu alamamıştım. Şunu çok rahat söyleyebilirim ki Türkiye'de amaç; hem kamu politikalarında hem de özel sektör politikalarında kaliteli iş gücünün artırılması değil, işsizliğin çözümlenmesi için farklı yetenekteki çalışana aynı iş, aynı ücret (asgari ücret) ve aynı sosyal hakların verilmesidir. Yanlışlık burada başlıyor; çünkü amaçlanan bu politika kaliteli iş gücünün doğmasını engelleyecek ve kişilerin yeteneklerinin süreç içerisinde kaybolmasına sebep olacaktır. Biz eğitimciler ve aydınlar olarak, bunun karşı mücadelesini verip, istihdam yaratmanın farklı bir sorun, yetenekli iş gücünün ise daha farklı bir sorun olduğunu anlatmalıyız. Üniversite mezunları yetenekli iş gücü sorununun çözümünün en önemli unsurudur. Sevgili açık öğretim öğrencileri; almış olduğunuz eğitim herhangi bir örgün üniversiteden farklı olmayıp, bir örgün üniversite öğrencisinin sahip olduğu tüm hakları sunmaktadır. Geçmişte toplumun düşmüş olduğu açık öğretim mezunu ve örgün üniversite mezunu ayırımı günümüzde son bulmuş olup, artık açık öğretim mezunları da hem kamu hem de özel sektördeki iş imkanlarından, örgün üniversite mezunları gibi yararlanmaktadır. Açık öğretim mezunu öğrencilerimizin sınavlara iyi hazırlandıkları takdirde kaymakam, müfettiş, uzman, bankacı, mali müşavir ve özel sektörde üst düzey yönetici olduklarıyla sık sık karşılaşmaktayız. Son olarak; Anadolu Üniversitesi'nin vermiş olduğu eğitim kalitesinin bilincine sahip olarak sadece "Ne olursa olsun bir iş bulayım" kaygısından uzaklaşıp kendisini iyi yetiştirerek (bilim ve teknolojideki gelişmelerin takibi, yabancı dil, staj ve sektörel seminerler..) yukarıda bahsetmiş olduğumuz kaliteli iş gücünü ortaya çıkartıp, toplumun en önemli sorununu çözmelidir. 4 hafta sonraki rehberlik sayfamızda, iş olanakları konusunu daha kapsamlı olarak ele alacağız. Başarı dileklerimle.. Engin POLAT YARGI Yayınevi Kurumsallaşma Koordinatörü epolat@takvim.com.tr