Sulukule'de Ölü Öldü
ÖNCEKİ gece nöbetimde cinayet işi kovaladım. Sulukule'de 19 yaşında bir genci evinin kapısı önünde öldürüp kaçtılar. Siyah camlı siyah bir araba yaklaştı. Cam hafif aralandı, tabanca ateş saçtı ve boynundan vurulan delikanlı kanlar içinde yere kapaklandı. Araba hızla uzaklaşırken, çevreden yetişenler hastaneye kaldırmak istediler Emrah'ı. Ama çok geçti. Artık yaşamıyordu.
KENDİ KAVİLLERİNCE Yine de Vakıf Gureba'ya götürüldü cansız bedeni. Ama anında morga kaldırıldı. Sonra mahalle hastane bahçesine aktı. Her yaştan semt sakini bahçeyi ve koridorları ağlayışlarla, haykırışlarla doldurdu. Hastane polisi ve güvenliği, her ihtimale karşı yardımcı ekip istedi Emniyet'ten. Şükür ki hiçbir tatsızlık yaşanmadı. Acılarını kendi tarzlarında gürültülü patırtılı yaşayan Sulukule ahalisi, geldiği gibi gitti oradan.
KORKULARI NEYDİ? Bir ara aralarından 3-4 genç adam geldi yanıma. Hem olayı naklettiler hem de katillerin yakalanması için yardım talep ettiler. Korkuları, "Bizi adamdan saymazlar. Sultan Mahalleli'yiz diye cinayetimize bakmazlar" korkusuydu. Cinayet masası dedektiflerini işaret ettim onlara. "Bakın oradalar ve nasıl ciddi çalışıyorlar. Onlar ayrım yapmaz, en kısa sürede bulur kıyıcıyı" dedim, su serptim yüreklerine.
'KADERE BAK' Ayrılırken bir tanesi anlattı şaşırdım: "Abi Emrah'ın vurulup öldüğü yerde daha önce de annesi öldürüldü. 5 sene önce yine birileri ateş etti, serseri kurşun kadına değdi ve öldürdü onu. Katil yakalandı, hapse atıldı. Şu kör talihe bak ki oğlu da anasıyla aynı akıbeti paylaştı."