Eğitim ve takva
Demek ki, doğuştan getirilen takvanıın geliştirilmesi ve onun topluma yayılması bir eğitim meselesidir. Eğitim, kişiye, önceden belirlenmiş kurallar vasıtasıyla davranış kazandırma, davranış değiştirme ve davranış geliştirme işlemi veya kişiyi daha sonra gelmeyi arzu ettiği yere uygun olarak önceden hazırlama faaliyeti olduğuna göre, bu durumda Kur'an'ın eğitime önerdiği ana hedeflerden biri, insanın içinde var olan bu manevi bağışıklık sistemini geliştirip nihai noktasına ulaştırmak ve topluma mal etmektir.
HAMMADDEİNSAN... Takva denilen manevi dereceye ve ruh olgunluğuna eğitimle ulaşmak mümkündür. Ancak eğitimle elde edilecek bu hedef, kesin olmayıp, ihtimal dahilindedir. Zira eğitimin hammaddesi insan olduğu için, herkesin bu ruh olgunluğuna aynı sürat ve kalitede ulaşması mümkün değildir. Takvayı oluşturan davranışları insan yapacağına; insanı bu davranışlara yöneltecek olan araç da eğitim olacağına göre, sonucun kesin olarak elde edileceğini ummak mümkün değildir. Fail olarak insan, araç olarak da eğitim, bu etkileşimli süreçte, zorunlu değil, muhtemel bir verimliliği sağlayabilecek faktörlerdir.
İZLENECEKYOLLAR İnsanı eğitim vasıtasıyla takvaya ulaştırabilmek için şu yolları izlemek gerekir: a)Kur'an'lauyarmak Yüce Allah, En'am 51'de şu emri vermektedir: "Rab'leri huzurunda toplanacaklarından korkanları, sen Kur'an'la uyar ki, onların Rab'lerinden başka ne bir dostu ne de bir şefaatçisi vardır. Umulur ki, onlar sakınırlar." Ayetin analizi yapıldığında şu esasları yakalamamız mümkün olacaktır: Kur'an insanların ahiretle ilgili aşırı korkularını gidermek, kimin dost ve şefaatçi olabileceği fikrini öğretmek ve insanların takva gibi bir ruh olgunluğunu elde edebilmeleri için onları Allah'ın ayetleriyle uyarmanın önemi ve zorunluluğu üzerinde durmaktadır. Ahiret korkusunda aşırı gitmek, insanın ruhsal dengesini bozmaktadır. Bu da insanın takvaya ulaşmasını engellemektedir. İnsan Allah'tan başkasını şefaatçi ve dost olarak görmemelidir. Aksi takdirde imanına şirk katmış olacaktır. Aşırı korku ve şirk, takvanın azılı düşmanıdır. İşte bu dengesizlikleri gidermenin yolu ve metodu, insanları Kur'an'la uyarmaktır. Bu yanlışlardan insanı uzaklaştırmak ve takvaya (ruh olgunluğuna) ulaştırmak, ancak Kur'an'i bilgi ile gerçekleşebilir.
ALLAH'INEMRİDİR Hz. Peygamber, Kur'an'la uyarma emrine muhatap olduğuna göre, Kur'an'ı ve onun sünnetini takip eden din adamlarının da aynı metodu izlemeleri gerekmez mi? Din adamları, insanları kendi fikir ve zanları doğrultusunda eğitmeye kalkarlarsa, insanların takvaya ulaşmalarını ortadan kaldırırlar. İnsanları kendilerine kul yapmaya çalışanlar, takvanın temel ilkesi olan tevhidi yaralamış olurlar. Onun içindir ki, din adamları, ayetin sonunda yer alan "Umulur ki sakınırlar" ifadesini iyi anlayıp vermek istediği iyimser beklentiye paralel olarak, eğitimlerinde ümit verici ve iyimserlik telkin edici bir tarzı benimsemelidirler. Yüce Allah'ın Peygamber'ine gösterdiği metot da budur. Dini eğitimde Kur'an'ın öne alınması Kaf 45. ayetinin de emridir: "Biz, onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz; sen onlar için bir zorlayıcı değilsin; öyle ise sen, tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver." Öğüdün Kur'an'la yapılmasının önemine dikkat çeken bu ayet, hem Hz. Peygamber'in ne yapacağına hem de din görevlilerinin ne yapması gerektiğine ışık tutmaktadır. Demek ki, Kur'n ile nasihat etmek bir tercih değil, Allah'ın emridir. Bu emir, Hz. Peygamber'in metodunu da belirlemiştir.