Seneler doldurmuş gamzelerini
Sibel Can bahçede Müzeyyen Senar'ın yanı başına bir sandalye çekiyor, sohbet başlıyor. - Ne güzel çiçek bunlar kızım, sağ ol zahmet ettin. - Bak abla bilmiş gibi elbisenin rengine uygun seçmişim çiçeği. - İçine doğdu demek ki. - Dur ablam bir de kolye aldım sana. Bayılacaksın. Çantasından çok güzel bir kolye çıkartıp takıyor boynuna ablasının. - Bu Savaş yok mu bu Savaş. Feraye'yle bir oldu Vali'yi, Belediye Başkanı'nı, Kaymakam'ı, Emniyet Müdürü'nü getirdi buralara. - Oh iyi etmiş.
AFACANÇOCUK - Özel Bodrum Hastanesi'nin sahibi Abdullah Bey ve doktorlarını da getirdi. Bana baktılar, muayene ettiler. - Yaşasın, nasılmış durumun? - "Genç kızlara olur böyle şeyler" dediler. Gülüşler yayılıyor etrafa. Yaşına, sağlık durumunun elverişsizliğine rağmen hâlâ afacan bir çocuk gibi Müzeyyen Senar. Şakacılığından, yaşama sevinci ve tutkusundan dirhem bir şey kaybetmemiş. - Sibel çok üzüldüm anacığının ölümüne. Seni ekranda ağlarken gördüm, ben de çok ağladım burada. Çok genç gitti kadıncağız. - Sorma ablam. Ama şükür ki onun adına açacağım okul tamamlandı. Haftaya Van'a gidiyorum açılışı için. - Ben de geleyim kız. - İnşallah ablam.
'BABASIKEMANCIMDI' - Senin baban da erken vefat etti. Bana keman çaldı yıllarca ne severdim onu. - O da çok severdi sizi abla. Ben aranızda yetiştim zaten. Sizden ne öğrendiysem bugün hâlâ onlarla duruyorum ayakta. - Çocukların nasıl, kocan nasıl? Çok yakışıklı adam valla. - Sağ ol ablacım, hepsi çok çok iyi. Sulhi Bey'e söylerim, "Ana kraliçe seni beğenmiş" derim sevinir. - Sezen geliyor, Tarkan geliyor, Leman'ın kızı Şevval Sam geliyor. Yeliz, İbrahim Tatlıses geliyor beni görmeye. Sen gelmedin diye darılacaktım. - Her zaman gelirim ablacım. - Ferdi Özbeğen Torba Sanatevi'nde yemek verdi benim için geçen ay. - Helal olsun sana tüm yemekler canım ablam. - Bak bu Savaş'ın oğlu. Getirdin mi gitarını evladım? Çal bakalım o şarkıyı. - Gamzeler'i mi çalacaksın Ulaş? Bayılıyorum o şarkıya. Az sonra gitarıyla şarkıya başlıyor Ulaş. Sibel'le birlikte söylüyorlar. Şarkının sözleri duruma ne kadar da uygun: "Seni böyle görmek istemezdim yar / Saçların kar beyazı yüzün solgun / Seneler doldurmuş gamzelerini / Ama gözlerine dokunmamış yar" Sibel daha fazla tutamıyor kendisini. Ağlamaya başlıyor. Feraye, torunu Murat ve gelini, üst kat balkonundan bizi izleyen komşuları, yandaki mandıradan ayran getiren mahalle esnafı herkes herkes gözyaşı döküyor.
'OYNAKÇALINBE!..' O ağır havayı dağıtan yine Müzeyyen Abla oluyor. - Nedir bu kasvet yahu! Çalın şöyle oynak bir şey de hep birlikte okuyalım. Ardından gelen şarkı pek oynak olmasa da serinlik veriyor ortama. Sibel de bir başka güzel okuyor Sezen'in şarkısını... "Lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçti"