Can hemşire Müzeyyen'in emrinde BodrumAntikTiyatro'nun kulisi. SibelCan az sonra çıkacağı özel konser için saçını, makyajını yaptırıyor. Ben de oradayım ve laf yetiştirip dertleşiyoruz. - Sennezamandönüyorsunİstanbul'aSibel? - Yarın sabah dönüyorum Savaş Abi. - Dönemiyorsun. - !!!!! - Çünküevödevinvar. - Hayırdır abi? - MüzeyyenAblaburada,Bodrum'da.Seningidipelöpmenibekliyor. - Ne diyorsun abim. Tabii ki, tabii ki dönmem Müzeyyen Ablam'ı görmeden.
OGÜNOEVDE SibelCan, bu konuşmamızın hemen ardından yardımcısına talimat veriyor ve bileti sabahtan gece uçuşuna çevirtiyor. Ertesi gün saat 19.00 . BodrumKonacık yakınında, MüzeyyenSenar'ınkızıFeraye'nin evindeyiz. Az sonra Sibel gelecek, kavuşma gerçekleşecek. Çok geçmiyor son model ve lüks bir minibüs yanaşıyor kapıya. Elinde çiçeğiyle Sibel iniyor ve koşar adım ilerleyip sarılıyor Diva'sına.
YERLEREEĞİLENSTAR O andan itibaren hiç tanımadığım bir Sibel çıkıyor ortaya. O şimdi elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan, şöhretin ve varsıllığın doruklarında bir star değil bir komşu kızı, evin, ailenin bir ferdi ya da işini candan yürekten yapan bir Canhemşire sanki. Yerlere eğilip, onu örselememesi için MüzeyyenAbla'sının ayaklarından tutuyor, yönlendiriyor tekerlekli sandalyeyi. Dev bir çınarı andıran ustasını bu halde görmekten dolayı içi parça pincik oluyor ama belli etmiyor.