Hafızam niye senden yana?
HAFIZA neyle çalışıyor? Pille mi, güneş enerjisiyle mi? Dosyaları neye göre saklıyor? Paşa gönlü nasıl isterse, öyle mi? Öyle olmalı ki; ne arasam bulamıyorum yığınlar arasından. Ben gitmek için bahane kollarken, o, en güzel anıları çıkarıyor raflarından. Sokuyor gözüme gözüme. Her yolculuk arifesinde U dönüşleri dikiliyor burnunun dibine. Tam da o vakitler, benden kopuyor şuurumun ipleri. Efendisine itaat etmeye olmuyor niyeti. Isıtıp ısıtıp önüme sürüyor en iyi günlerimi. Ne arasam "Ondan kalmamış, bundan verelim" diyor. "Ne çok ağlattı, göster diyorum", "Ama çokça güldürdü" diye alay ediyor. "Gururun yok mu hiç" diyorum, "Taze bitti" diye dalgasını geçiyor. İşte o zaman benim unutmadığım anıların hiç önemi kalmıyor. Delilim-belgem yok. Elim güçlü değil. Ertelenmiyor davam, hepten düşüyor. O zaman başlıyor işte, alışkanlık dedikleri. Git bakalım gidebilirsen, sil bakalım zihnindeki suretini. Alışkanlık sırtında tonlarca ağırlıkta bir küfe. Zor olsun istiyor yürek, belki de. Zor olsun-acı versin de, bilmediği bir hikaye düşmesin kısmetine. İyi yanlarını şırıngalayıp damarına, kötüleri süpürüyorsun halının altına. Var mı, yok mu bilemediğin bir hayale dönüşüyor acılar. Gidemedikçe kalıyorsun. Kaldıkça bitemiyor. İnsan kendine en büyük haksızlığı hafızasını cebinde taşımayarak yapıyor. Veri bankası, hep yarin hesabına çalışıyor. Yazıp çiziyorsun zihnine aklanmış bir sevgiliyi. Yaşanmamış anılardan hatıralar yaratmaya başlıyorsun. Ellerin kelepçeli. Sevmeye çalışıyorsun celladını, evim biliyorsun nezarethaneni. O yıkıyor, sen tekrar tekrar kuruyorsun köprüleri. "Bırak, git" diyor içinden bir ses, kim konuşuyor bilmiyorsun. Herkes hak ettiğini yaşıyor, "Hak ettiğim buymuş" diyorsun. O karşında dikiliyor, yüzüne tüküremiyorsun. Seni en anlamayana hâlâ, ısrarla kendini anlatmaya çalışıyorsun. En sevmeyene sevdirmeye uğraşıyorsun. Öğrenmeyecek kendinden çok başkasını sevmeyi, anlamıyor musun? Başka aşıkların mutluluklarını izlemek düşecek sürekli sana. Uzaktan, çaktırmadan ve hasetle. Kimi zaman salya sümük bulacaksın kendini, penguen belgeselinin jeneriğinde. İyi paytak zıpırın aşkı bile seni böyle yaralayacak işte. Duvar olsa, dile gelirdi. Yıkılırdı en azından tepene. Kim olsa anlardı bu kadar sevildiğini. Kim olsa ayaklarına kapanır, el etek öper, yüreğine secde ederdi. Hâlâ tırmalıyorsun. Hatıran, hafızan onun işbirlikçisi görmüyor musun? Artık şu belleği yenilemenin, hard diski değiştirmenin vakti gelmedi mi, ne diyorsun?