Nasıl bir ülke burası?
Gün içinde kendime sıkça sorduğum sorulardan biri de "Nasılbirülkeburasıyahu?" oluyor. Bir hoşnutsuzluğun olduğu kadar, bir şaşırmanın ifadesi olarak da elbette... İstanbul'uneniyiceptelefonuçalanhırsızı,başkabirçeteyetransferolmanınbedelinivücuduyüzlerceparçayabölünereködüyor. İtalyan mafyasının, ünlü ve kanlı omerta suskunluğunu bo zan üyelerine yaptığı gibi... Henüz15yaşındabirçocuğukentineniyihırsızıyapannedenlerianlamamakmümkündeğil. İstanbul çok hızlı ve çok biçimsiz büyüyen bir şehir... Mimarisiyle,yaşamaalanlarıvestandartlarıylahiçbirkalıbasığmayanbirölçüsüzlükiçindebüyüyor. Bu amansız büyümenin en sıkı yan etkisi de suç. Cehaletin,çaresizliğinveakılhastalığınınbirarayagelipsuçcoğrafyasınıyarattığınıgörüyoruz. Aynı zamanda bir endüstri olarak tanımlayabiliriz suçu... Büyükkentlerdeişlenensuçlarınbüyükbirçoğunluğukendiekonomisiniyaratıyor.Birgecedesadecehırsızlıkyoluylaeldeğiştirenmalınmaddikarşılığı,neredeysetrilyonubuluyor... Mal büyük olunca fatura da büyük oluyor. 15yaşındaöldürülensuçmakinesi,ofaturaiçindesadecebirkalem... Daha nice en iyileri var kentin. Öldürüldükçe,öldükçeortayaçıkacakeniyileriyani. Böyle düşününce siz de sormuyor musunuz kendinize; "Nasılbirülkeburasıyahu?" diye... İyilerin nasıl belirlendiğine bakınca hele...