Göbeğini kaşıyan Fransız BekirCoşkun, "göbeğinikaşıyanadam" diye bir benzetme yaptı, seçim sonuçlarına bir politik eleştiri gönderdi ama başına da gelmedik kalmadı. Ben de bunun üzerine, göbeğinikaşıyanFransız tipini anlatayım, daha doğrusu Cumhuriyet'te yayımlanan BerivanTapan'ın haberinden bir özet aktarayım istedim.
***
Yolsuzluk ve rüşvet konularında araştırmaları ile ünlü Lyon Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emile François Callot'un görüşlerini aktarmaya çalışacağım.
***
Yolsuzluk ve rüşvetin yaşandığı ülkelerde demokrasiden söz edilemez, diye söze başlıyor Fransız hoca ve şunları söylüyor: Rüşvet demokrasiyi kangren eder ve tartışılır hale getirir. İşte bu yüzden rüşvetle mücadele etmek gerekir. Üstelik rüşvet artık sınır tanımamaktadır ve uluslararası rüşvet söz konusudur.
***
Bir milletvekili kara para aklıyorsa demokrasi bunun neresinde? Her milletvekili meclise girerken mal bildiriminde bulunur. Milletvekilliği düştüğünde de daha önce verdiği mal bildiriminde gözle görülür bir artış varsa maliye anında harekete geçer. Milletvekili bunu açıklamak zorundadır. Bu cumhurbaşkanı için de böyledir.
***
Dünyanın her ülkesinde, yolsuzluk suçuna karışmış milletvekili bulunduğunu, ancak seçim dönemlerinde bu durumun seçmen üzerinde bir etki bırakmadığını söyleyen Emile Callot, şöyle devam ediyor: Fransa'da Siyasal Bilimler Enstitüsü'nün araştırmasına göre halkın yüzde 60'ı politikacıların ve üst düzey yöneticilerin rüşvet aldığını söylüyor. Buna karşın bu milletvekillerini yeniden seçiyor. Bu büyük bir paradoks. Rüşvetin evi kamu sektörüdür.
***
Emile Callot, devamla sözü Türkiye'ye getiriyor: Rüşvet artık uluslararası hale geldi. Örneğin Türkiye'de iş yapmak istiyorsunuz. Haksız iş için birine rüşvet veriyorsunuz. Ancak rüşveti kendisine değil, Nijerya'da bir hesaba yatırmanızı istiyor. Böylece ulusal sınırlar içinde rüşvet şekil değiştirip, uluslararası hale geliyor.
***
Fransız hukukçu, rüşvet meselesini bir Nasrettin Hoca anekdotu ile bitiriyor: Selçuklu Sultanlığı Moğol istilasına uğrayınca kadılar arasında tam bir şüphe ortamı yayılır ve rüşvet alır başını gider. Bunun üzerine görüşüne başvurulan Nasrettin Hoca, şu yorumu yapar: Hiçbir şey gizli kalmayacağından, her şeyin ortaya çıkmasından duyulacak korku, bilgeliğin başlangıcı olmalıdır. Nasrettin Hoca'ya kulak verirsek şunu anlarız: Rüşvete verilen tepkiler bir kültür meselesidir. Rüşvet, bir fazilet ve etik meselesidir. İnsanların vicdanına bağlıdır. Ortaya çıkacağından korku duyulursa ancak, önlenebilir.
***
Bizim meslektaşlar Bekir Coşkun'a pek öfkelendiler ama Fransa gibi bir demokraside bile göbeğini kaşıyan Fransızlar varmış!