Tek sesli basın herkesi yakar
Bunu daha önce yazmıştık. Şimdi bir kez daha farz oldu.
***
28 Şubat süreci başlatıldığında, sonradan deşifre olan andıçlar hazırlandığında, hiçbir şeyden habersiz gazetelerimizde, yazıişlerindeki günlük işlerimizi yapıyorduk. Günlük işlerimizi diyorum, çünkü bizim gibi gazetecilerin, yüksek idari makam ve kademelerle örtülü ilişkileri yoktu, olamazdı da. Bu yüzden de neler olup bittiğini bilme şansımız yoktu. Bizim işimiz, gazete hazırlamak, yazı yazmaktı.
***
Bir fırtına başladı. Yukarıdan gelen emir veya telkinlerle gazete yazarları işlerinden atılmaya başlandı. Anlaşmalı manşetler birbirini takip etti. Bazı meslektaşlarımız işlerinden oldular. Bazıları sokağa çıkamaz hale getirildi. Sonunda Refah-Yol Hükümeti teslim oldu. İş bitti.
***
Biz yıllar sonra, o dönemin deşifre olması sayesinde ve demokratik süreçlerin nasıl zorlandığını anlamış olmamız sebebiyle, 28 şubat sürecine bilmeden ve dolaylı da olsa, hizmet ettiğimizi kabul ettik, özeleştiri yaptık. Kusurlu davrandığımızı dürüstçe ifade ettik. Baskıya uğramış meslektaşlarımızın sitem ve eleştirilerine de hak verdik.
***
Bugün aynı sürece benzer bir manzara yaşanıyor. Ama tersinden! Basında, seçimlerden hemen önce yazarlar ikiye ayrıldılar. AKP'yi destekleyen yazarlar, AKP'ye karşı çıkan yazarlar.
***
AKP seçimleri büyük bir üstünlükle kazanınca, ortaya şu manzara çıktı: Bu kez, AKP ile ideolojik göbek bağı olan yazarlar, liberal görünümlü iktidar yanlıları ile istikbal için hükümete iskele yapanlar bir noktada ittifak ettiler. Ve ortaya bir istek çıktı: AKP'ye karşı çıkan, anketlerle dalgasını geçen, halkla alay eden, seçimlere inanmayan yazarlar, patronları tarafından işlerinden atılsın! Yılmaz Özdil gibileri işlerinden ayrılmak zorunda kaldılar örneğin. Emin Çölaşan, Bekir Coşkun ve Hasan Pulur gibi isimler hedefe oturtuldular.
***
Ben, AKP yayın organlarında yazanlardan değil ama aslan liberal demokratlardan bu rüzgara karşı durmalarını beklerdim. 28 Şubat'ta bizzat baskıya maruz kalmışlardan özellikle. Ama çıt çıkmadı. 28 Şubat'ın tersinden estirilen 22 Temmuz faşizmine karşı çıkmak, en azından bir dürüstlük gereği değil miydi? Liberal arkadaşlara sesleniyorum: Basının tek sesli olmasını nasıl içinize sindiriyorsunuz? Liberal demokrasilerde, tek sesli basın var mı, varsa nerede gördünüz?