Maskelerim şapkalarımdan daha kalabalık
"Amma da çok şapkan var" diyorlar. Maskelerim şapkalarımdan kalabalık oysa ki. Çoğu çirkin ipliklerle dokunmuş o maskelerin... Her gün başka bir tanesiyle çıkıyorum hayatın karşısına. Yine de yüzüme vurmuyor bunu. Hayat anaç, olgun, hoşgörü abidesi oluyor, susuyor. O zaman özürler diliyorum, şükranlar sunuyorum. Diyorum ki: Ucuzluklarıma, sahtekarlıklarıma, yalanlarıma... Küfürlerime, pisliklerime, meymenetsizliklerime... Sefilliğime, rezilliğime, yenik düştüğüm nefsime... Taş kalbime, kirli düşlerime, açgözlülüğüme... Aldatışlarıma, kandırışlarıma, satışlarıma... İkiyüzlülüğüme, yalan sözlülüğüme, fesat benliğime...
DİRSEK DARBESİ Tembelliğime, tüketiciliğime, yok ediciliğime... Vefasızlığıma, kaygısızlığıma, saygısızlığıma... Kabalığıma, hoyratlığıma, salaklığıma... Ruhsuzluğuma, uyumsuzluğuma, huzursuzluğuma... Kinciliğime, bencilliğime, cahilliğime... Vurmama, kırmama, dağıtmama... Ezmeme, üzmeme, kepazelik içinde yüzmeme rağmen. Koşulsuzca sunduğun milyon çeşit armağanı el tersiyle, dirsek darbesiyle, yüz çevirmesiyle, dudak bükmesiyle itmeme, atmama, ıskalamama rağmen, bir gün bile... Bir gün, bir lahza bile, gökyüzüne yüz kaldırıp, gülen, sevinen gözlerle maviliğini duyumsayamayışıma, bir çocuğun gülücüğünden bin pıtrak doğuran yedivereni seyretmeyişime...
HAYALLERİM, AŞKIM VE SEN Taş üstüne taş koymadan, can üstüne can katmadan, adam gibi bir aşk olsun, bir kez bile yaşamadan, yıllardır dönüp durdum çevrende de, yine de bağışladın, hoş gördün ve ödüllendirdin beni. Ne yaman bir dostluğun var. Şükranlarım olsun. Hayaller koydun kafamın içine... Her bir hayali bir çiçek demeti, bir armağan paketi gibi süsleyip, allayıp pullayıp doldurdun yürek odama.
TUTKU PEŞİNDE "Delinin zoruna bak" sloganları çevre metrekarelerimde vokallenirken, delice sevdaların, çılgınca tutkunlukların öznesine yazdın adımı. Bir tatlı deli ettin beni; delice arzuladığım o tutkuların izinde. Ve izleri kolayına sürmem için hep bir işaret bıraktın erek yolunda. Karanlıklarda kalan yanlarıma hep ak aydınlık fenerler tuttun, yitip sapmayayım diye.
HAK ÖDENİR Mİ? Bin başlı devler gibi önüme dikilmiş türlü çeşit gıllıgışın arasından, kayıpsız ve hasarsızca çıkardın elimden tutup... Ben sana hakkını nasıl ödeyeyim ki?.. Sana sadece... Sadece kuru bir teşekkür edebiliyorum ancak. Ve içimin her nasılsa akordu bozulmamış telini kıpraştırıp, bir kez daha haykırıyorum huzurunda... "Teşekkürler hayat. Çok teşekkürler..."
|