Kenti kirletme rehberi
Yaşadığı kenti kirleten birer pasaklı virüs gibi dolaşmıyor mu çoğumuz? Örneği, İstanbul diyarından verelim. Bu kocamış şehri kirletmek için ne esirgiyoruz ki? Öyle, yere, sokağa tükürmek, sümkürmek, çer çöp ataraktan kirletmek değil sözünü ettiğim. Onu zaten yapıyoruz da esas bahis açtığım bir başka kirlenme. Şapşalca gelebilir ama, diyelim ki piyes oynanırken boş kalmış her tiyatro koltuğu sayemizde kirletmektedir o kenti. Denizin o gün, o lahza hangi ton mavi olduğunu düşünmeden, bu engin sulara sudan hayallerle olsun bir şeyler yakıştırmadan bakmak. Yüzen gemilere mesela, yüz vermemek.
SUÇ ORTAKLARI Siyaha çalan kadim binaların yüzünü yıkamasını dilememek, sokak aralarından hoş müziklerin gelmeyişine hayıflanmamak, elektrik direklerinin, telefon kulübelerinin, çöp kutularının, kaldırım yükseltilerinin gustosuz, çirkin suratlı, bakımsız ve bir başına hallerine gık etmemek, bu kenti kirletmek için düşsel bir teşekkül oluşturma suçuna iştirakçi hale sokmaz mı bizi? Sevgililerimizle hem de en genç çağlarımızdan bugünkü hallerimize kadar 3 az bilindik kır kahvesi, en sota lakin en kıpırdatıcı bir sahil kuytusu paylaşmamış, durup dururken bir vapura atlayıp Ada'ya çıkmamış, diyelim Avcılar'dan Ambarlı'dan kalkıp bir kez olsun Çamlıca koruluklarına ulaşmamışsak, yere zinhar izmarit atmasak ne olur ki?