* Kardeşiniz Ezo Sunal'ın oyunculuğu için ne düşünüyorsunuz? Ezo da benim gibi. Lisede tiyatro bölümündeydi. Hatta o yıllarda şişman bir kralı oynamıştı. Herkes çok başarılı bulmuştu. Gerçi ben oyundan hiçbir şey anlamadım; çünkü Fransızcaydı. Ama Ezo, profesyonel bir tiyatrocu gibiydi. İngiltere'ye okumaya gittiğinde, okuluna yakın bir yerdeki yerel tiyatroda görev almış. Onlarla birlikte oyunlar oynamış. Ama onun şu anda birinci hedefi eğitim. Eğitimden geriye kalan zamanda oyunculuğu düşünüyor.
* Kız kardeşinizin hayatına müdahale ediyor musunuz? Hiç farkında olmadan şunu gördüm ki, aileme hiç müdahale etmiyorum. Taa ki Ezo gelip benden yardım isteyene kadar. O zaman ona akıl vermeye çalışıyorum. Benim fikrime değer veriyor. Bu da beni mutlu ediyor. Şimdi benim yaptığım şeyin aynısı eskiden babam bize yapardı.
* Ezo'yu kıskanıyor musunuz? Vallahi bu soruyu bana eskiden sorsanız; 'vururum', 'öldürürüm' derdim. Hatta 'onu yüksek bir dağın tepesine koyalım' mantığı vardı. Ama iş başa düşünce öyle davranamıyorsunuz. Çünkü bir anda olgunlaşıyorsunuz. Bazen içim içimi yiyor ama bunu dışarı yansıtamıyorum. Çünkü o insanı kaybetme riskiniz oluyor o zaman. Bir anlık celallenmeyle her şeyi yıkabilirsin. Bazen kendi ömrümden yiyorum; ama olgunluk dediğiniz şey de bu olsa gerek. Ezo, benim yaşama ve hayatta kalma nedenim. Babamın acısını Ezo olmadan hazmedemezdim. Onun kılına zarar gelsin istemem.
* Ezo'yla aranızda aşk hayatınız hakkında konuşuyor musunuz? Eskiden konuşmuyordum; ama artık konuşmaya başladım. Hatta geçen gün dertleştik. Bir de baktım ki, bana akıl veriyor. "Biraz abarttın, ne oluyor kız öyle?" dedim. Güldük. Aramızda 7 yaş fark olmasına rağmen son derece olgun biridir. O günden sonra anladım ki, kardeşim büyümüş. Ona hayranlık duydum.