Akşam olup da sonuçlar açıklanmaya başladığında 'durum vaziyetleri' belli oluyor yavaş yavaş. Tekrar çıkıp tekrar nabız tutma zamanıdır. Bu kez çok uzun tutmuyorum kent turunu. 5-6 kahvehane, bir-iki ana cadde sohbeti, bazı mahallelere dalma çıkma harekatı ve meydan kolaçanlarıyla tansiyonu ölçüyorum. Her şey bir yana, vatandaşın medyaya sitemi hayli yoğun. Nerede dursam, kimlerle konuşsam aralarından birkaç kişi, "Medya yanlış yaptı" diye dile getiriyor duygusunu. Çuvaldızı kendimize batırtalım kabilinden birkaç şikayet yazayım. "Ne oldu Savaş Bey?.. Batacaklar, çökecekler, bölecekler, satacaklar diyenler. Manşetlerde 'Cumhuriyet elden gidiyor!' diye çığlık atanlar ne yapacak şimdi? Gördünüz mü halkın yanıtını. Yurttaş inisiyatifinin önünde hiçbir yalan, hiçbir abartma, hiçbir tehdit sökmüyor. Gerçek demokrat kimmiş şimdi anlaşılmıştır umarız." Bir başka ortak şikayet de Mehmet Ağar, Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal'a methiye döktüren yazarlardan. Diyorlar ki: "Biri aklını ipe taktı diğeri Rodos'a kadar yüzmeye. Bir tanesi 'Birleşelim' dedi birleşti. Partinin adını, programını değiştirdi. Bazı kalemler de çok makbul buldu onları. Şimdi bu hatayı nasıl yaptıklarını açıklayabilecekler mi?"
İSTİKAMET NERE? Emekli coğrafya öğretmeninden hem güldürecek hem de "Haklı galiba" dedirtecek görüş geliyor. Suzan Hoca diyor ki: "Çetin Altan Beyefendi'yle oğlu Ahmet Altan balkonlarından bakıp UFO görmüşler. Böylesi etkin yetkin yazarların UFO değil memleketin durumunu, milletin beklentisini, seçim sonuçlarının gideceği istikameti görmesi gerekmez mi? Sadece onlar değil, daha pek çok yazarçizer oturduğu yerden bakıp hayal ürünü şeyler görüyor."