Seçimi lider kazanır
Seçmen özü itibarıyla siyasetten ihtiyacının karşılanmasını bekler. Hangi ekonomik yöntemle karşılanacağı onu fazla ilgilendirmez. Vatandaş için en önemli seçme nedeni ise güvendir. Partiye, lidere veya milletvekili adayına güven!.
Son 2 haftadır, ülkemiz tarihinde seçim kazanan kampanyaları özetle anlatmaya çalıştık. 1950-2004 yılları arası dönemde yapılan kampanyalarla, demokrasimizin nasıl evrim geçirdiğini de algılamaya çalıştık. Daha önce de değindiğimiz gibi, 22 Temmuz'un demokrasi tarihimizin önemli seçimleri arasında olacağı şimdiden belli. Bu seçimlerin sonucunda ortaya çıkacak Parlamento aritmetiğinin, siyasetçilerimizi demokrat davranmaya yönlendirebilmesi gerek. Ancak demokratlık ve uzlaşma, ülkenin şu anda düğümlenmiş olan sistemini yeniden çalıştırabilir. Henüz bu hafta sonu yayımlanmaya başlanan seçim reklamları ile siyasetçiler kararımızı etkilemeye çalışıyor. AKP, 4.5 yılı aşan iktidarı döneminde yaptığı icraatları anlatmaya dönük bir strateji izlerken, CHP ve MHP sistem ve rejim savunuculuğunu ön plana almış görünüyor. İster istemez, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin yaratmış olduğu fay hattı, kampanyaların iklimini ve stratejisini etkilemiş görünüyor. Demokrasinin en önemli kuralı ve özelliği olan, iktidarın kansız el değiştirebilmesini sağlayan bir emniyet sübabı olan seçimlerin sonucunu şu ya da bu oranda etkileyecek olan kampanyaları analiz edebilmek için henüz çok erken. Biz bugünkü son bölümümüzde seçimleri kazandıran faktörleri kısaca özetleyeceğiz.
2 SİHİRLİ KELİME: DEĞİŞİM VE DEMOKRASİ Gelişmiş demokrasilerin seçim kampanyalarının analizinde olsun, bizim kendi demokrasi tecrübemizde olsun seçim kazandıran iki sihirli kelimenin "değişim" ve "demokrasi" olduğunu görüyoruz. Amerika'dan Almanya'ya, Fransa'dan İtalya'ya, Japonya'dan Ukrayna'ya kadar dünyanın hemen tüm ülkelerinde seçmenleri etkileyen en sihirli kelimeler bu ikisidir. Bu iki kelimenin sihirli gücüyle DP, 30 yıllık kurucu irade olan CHP'yi 1950'de devirmiştir. Aynı etkiyle AP, ANAP ve AKP seçim kazanmışlardır. Yine, "Toprak işleyenin su kullananın" sloganında saklı olan değişim vaadi, Ecevit'i iktidar yapmıştır. Ve yine bu iki kavramı en şekilde cılız kullandığı veya bazen hiç kullanmadığı içindir ki, CHP 1950'den beri tek başına iktidar yüzü görememiştir. Devlet partisi olmasının kendisine yüklediği sistem koruyuculuğu misyonu ve "değişime" karşı duran pozisyonu, 1950'den bu yana CHP'nin en büyük handikapıdır.
EN ETKİLİ SLOGAN: YETER SÖZ MİLLETİNDİR Örneğin, Adnan Menderes'i iktidara taşıyan "Yeter, söz milletindir!" sloganı, demokrasi tarihimizde en yüksek oranla seçim kazandıran ve en çok hatırlanan slogandır. Bu slogan daha sonra çok çeşitli partiler tarafından da kullanılmıştır. Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi, ANAVATAN Partisi bunlardan bazılarıdır. Daha da ilginci, aynı sloganın Marksist sol ile radikal İslamcı partiler tarafından da "Yeter, söz emekçilerindir", "Yeter, söz hakkındır" şeklinde revize edilerek kullanılmasıdır. Ne ki, slogan sonradan kullananların hiçbirinin derdine deva olamamıştır. Çünkü "hiçbir şey zamanı gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir".
YENİ KURULAN PARTİLER AGRESİF Seçim kampanyasının stratejisi diğer önemli etkenlerdir. Strateji şu üç temel sorunun cevabından çıkar: 1. Şimdi neredeyiz? 2. Nerede olmak istiyoruz? 3. Olmak istediğimiz yere nasıl ulaşırız? Sorular çok basit olsa da cevaplarını bulabilmek o denli kolay değildir. Stratejiyi planlayanlar partinin hedeflerini iyi bilmelidir. Strateji saldırgan veya savunmacı olabilir. Agresif veya yumuşak tonlu olabilir. Yeni kurulan partiler genellikle, agresif ve saldırgan stratejiler kullanırlar. İktidar partileri konumlarını korumak için savunma stratejisi uygularken, muhalefet çoğunlukla saldırgan stratejiyi seçer.
ZAMANIN RUHUNA UYGUN DAVRANMAK Almanca'da "Zeigest" kelimesiyle tanımlanan zamanın ruhu, iletişimin ve siyasi iletişimin esasıdır. İktidarı kazanan kampanyalar, zamanın ruhuna uygun davranan kampanyalardır. Zamanın ruhu belirli bir anda, bireylerde ortaya çıkan hayaller, beklentiler, coşkular, kırgınlıklar, kızgınlıklar veya korkuların tamamıdır. Toplumu bir okyanusa benzetirsek zamanın ruhu, belli bir yönden esen fırtına ve o fırtınayla belli bir yöne doğru kabararak giden devasa dalgalardır. Zamanın ruhuna uygun davranmak demek, "O fırtınayı ve kahredici dalgaları iyi anla ve o dalgaların üstüne binecek iş yap" demek. Zaman ruhu, "O fırtına ve dalgalara karşı iş yaparsan kendini telef edersin" demek.
Necati Özkan
|