Terör bilançosu ve AK Parti'nin 'sorumluluğu'
Türkiye'de terör, her yıl olduğu gibi 2007 ilkbaharında da hız kazandı. Ama çok şükür, 1990'lı yılların seviyesine ulaşmadı. Bir hatırlatma yapmak gerekirse: 1992: 496 şehit, 955 yaralı; 1993: 538 şehit, 996 yaralı; 1994: 867 şehit, 206 yaralı; 1995: 615 şehit, 342 yaralı. Bugüne gelelim: 2005:92şehit;2006: 87 şehit; 2007: 52 şehit. Özellikle, Nisan ayından itibaren terör olaylarının arttığı anlaşılıyor. "Terörhalledilmişti;AKPartiHükûmeti'ninpolitikalarıyüzündenyenidenortayaçıktı" görüşüne katılmıyoruz. Bize göre, dış faktörleri göz önüne almak gerekiyor. 2003 yılında Amerika'nın Irak'ı işgal etmesi, Kuzey Irak'taki Kürtler'le müttefik haline gelmesi ve bölgede bir türlü asayişi sağlayamaması, üstelik çok daha modern patlayıcıların teröristlerin eline geçmesi, şiddet eylemlerini etkileyen fevkalade olumsuz gelişmeler. Terörün kaynağı, aslında Türkiye'de; bizim içimizde. Her ne kadar "KuzeyIrak'ta3bin500PKK'lı,Türkiye'deisebin500PKK'lıvar" deniliyorsa da, bunlar Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın akrabaları. Başarılı bir operasyon sonucunda, çok sayıda PKK'lı öldürülse dahi, bir süre sonra, başka insanlar silâha sarılıp dağa çıkıyor. Bunun en çarpıcı örneği, Mart 1995'te Korgeneral Hasan Kundakçı'nın gerçekleştirdiği Kuzey Irak harekâtından sonraki gelişmeler. Havadan uçak ve helikopterler, karadan 35 bin asker, 20 Mart 1995'te Kuzey Irak'a girdi; 13 büyük PKK kampını hedef alan bu harekât 43 gün sürdü; 555 PKK'lı öldürüldü. Ama sonradan yeni kişiler örgüte katıldı. Kürt kökenli vatandaşlarımızın, özellikle gençlerin, PKK'ya kayışının önlenmesi için köklü bir çözüm bulmalıyız. Zaten meselenin sadece güvenlik önemleriyle halledilemeyeceğini, sosyal ve ekonomik tedbirlerin gerektiğini herkes kabul ediyor. Tabibir de, ülkenin zenginleşmesi lâzım. AK Parti iktidarı döneminde milli gelir, 5 bin doların üzerine çıktı. Türkiye'nin istikrarlı bir 5 yıla daha ihtiyacı var. Elbette bu zenginliğin, özellikle doğu ve güneydoğu halkını da kapsayacak biçimde artması gerekli. "Tavukmuyumurtadan,yumurtamıtavuktan" misali, bölgedeki terör, yatırımcılar için de caydırıcı bir unsur oluyor. Ayrıca, terörden etkilenen mezra ve köylerdeki halkın göç etmesi veya ettirilmesi de, fukaralığın bir başka sebebini oluşturuyor; bu bataklık da terörü besliyor. Bugüne kadar 24 sınır ötesi harekât yapıldı. O tarihte, Kuzey Irak, Saddam'ın denetimi altında değildi. Türk askeri daha serbest hareket edebiliyordu. Ama dediğimiz gibi, en kapsamlı operasyon dahi, yeni teröristlerin silâha sarılmasını engelleyemiyor. Halkımızı aldatmayalım. Sorun bir siyasi iktidarın beceriksizliğiyle sınırlı değil. Ayrıca Tayyip Erdoğan'ın olaylara yaklaşımı da, doğru. Irak yetkilileri ve ABD ile diyalog şart. Bunun yanı sıra, doğu ve güneydoğumuzda adeta bir ekonomik seferberlik başlatılmalı. Karadeniz veyahut İç Anadolu'nun geri kalmış illerinden farklı olarak, yardımlar doğu ve güneydoğuda yoğunlaşmalı. Çünkü, Kürt kökenli vatandaşlarımızın ekonomik sorunlarını halledip, işsizliğe çare bulabilirsek, ancak o zaman terörün kökünü kurutmuş olacağız.