Takma kafana hiçbir şeyi tokadan başka! Ne çok yorulmuşum... Ne az uyumuşum.... Ne çok çalışmış, ne az yan gelip yatmışım. Ne çok kazanmak için çabalamış, ne hazin ki harcamayı hatırlamamışım. Ne kadar çok koşmuş, acaba bir arpa boyu yol almış mıyım? Ne çok dert dinlemiş, kendimi ihmal etmişim. Ama yine de ne çok sevenim olmuş, Allah'a şükür ki, sevdiklerim en az onlar kadarmış. Dostlarım olmuş, şanslıyım ki, sevgileri dipsiz olmuş. Bu yüzdendir ki eksik kalan tüm vakitler, yemekler, müzikler "varsın o da eksik olsun" olmuş...
OLDUĞU GİBİ SEVMEK Dostluklar çok önemlidir. Hatta akrabalıktan mühimdir. Emek harcanmış, badireler atlatılmış anlamına gelir; kazandığınız ilk paranız gibidir. Ama dost kazanmak, para kazanmaktan zor, kaybetmesi para kaybetmesinden kolaydır. İlk koşul dostlarımızı oldukları gibi kabul etmektir. Düşünüyorum da dostluk yürütmenin kaideleri, ilişkiler ve evlilikler için de geçerli. Onu olduğu gibi sevmişken nereden çıktı değiştirme fikri? Çok uzaklarda, hayata elveda derken geriye kitaplarını bırakan Osho der ki: "İnsanları sevmenin tek yolu vardır ve o da onları olduğu gibi sevmektir." Ve güzellik buradadır. Onları olduğu gibi sevdiğinde onlar değişir. Sana göre değil; onlar kendi gerçeklerine göre değişir. Onlar yeni olurlar, varlığın yeni yüksekliklerine erişirler. Ancak bu onların varlıklarında gerçekleşir. İnsanların doğal olmaları için yardım et, insanlara özgür olmaları için yardım et, insanlara kendileri olmaları için yardım et. Ve kimseye hükmetmeye calışma. Bunlar egonun yöntemleridir. Şahane değil mi? İlişkiler ya da dostluklar değişime ihtiyaç hissederler ama ancak bu şekilde olursa, baskı ve kıskançlıktan öte denilebilir ve gerçekten hissedilir. Hâlâ kendinize göre yoğuracak hamur peşindeyseniz, sizin dağıttığınız duygu acıdır, yani acı verir.
ŞÜKREDİYORUM Ben böyle insanlarla hayat yolumda hep tanıştım, çarpıştım. Kimilerine 'hayır' demişken, kimilerine şans verdim. Haklı olabilme ihtimallerine kandım diyelim. Dedim ya sadece kanıvermiş gibi yapsam da ruhum özgürlüğü için hep savaştı, beni de peşinden sürükledi. Özgür olmak mühim, kendin olabilmek de öyle. Önyargılı yığınların göz hapsinde olsan bile. Bana bir bakın; sizce şanslı mıyım yoksa şöhretten sıkılmalı, onu düşündükçe içim kararıp fenalaşmalı mıyım? Elbette çok şanslıyım. Düşünsenize bambaşka sınavlara tabi tutulacaktım... Pek tabii ki, kolay değil ama dünyanın sonu da değil. Arnavutköy'deki şirin evimin camından Boğaz'a bakarak şükrediyorum Tanrı'ya, "Allah başka dert vermesin" diyorum. Ne olmuş yani gazetenin birinde bir sokak köpeğini eve aldıktan sonra sıkılıp kapı dışarı attığımı okusam, koca koca yetişkinler aramızda küs olduğumuzu okusam, hele hele ne olacak ki "Earth Wind and Fire" konserinde çekilen resimlerime Reina adlı gece kulübünün açılış gecesi satırları altında rastlasam, bir de sürekli birileri ile kıyaslansam. Boşver... Bunlar da dert mi? Keşkelerim olacağına "iyi ki yapmışım"larım olsun değil mi? Birileri beni olduğum gibi kabul etmezse ya da eski Deniz'i özlüyor veya ondan faydalanıyor diye değişimimi durdurmamalıyım. Ben de, siz de olmak istediğimiz kişi olmalıyız. Ne akıl hocaları, ne çok bilmişler, ne dalkavuklar ne de kan emiciler bırakın bunları bir kenara. Üstelik onlardan o kadar çok var ki etrafta. Farkınızı ortaya koyun ve sürüden kopun. İşte o zaman 'özel' biri olmanın ne demek olduğunu anlayacaksınız. Hele biz kadınlar, ancak iyileri örnek alarak örnek alınacak biri olabiliriz. Siz sevin ya da sevmeyin şu isimlerin; 'Betül Mardin, Sezen Aksu, Perihan Mağden, Elif Şafak, Angelina Jolie, Frida ve Madonna' hayatlarından veya bu dünyaya bıraktıklarından ya da varoluşlarından birkaç sayfa koparın, ajandanıza iliştirin ve arada bir aklınıza geldikçe okuyun. Yararı muhakkak vardır, göreceksiniz!!
MADONNA GİBİ İki hafta önce, gelen mailler doğrultusunda hanımların merakı olan güzellik mevzuları üzerine ahkam kesmiştim. Özellikle bir konu var ki, hanımlar pek bir ilgilendiler. Madonna üzerinde mükemmel sonuçlar elde eden 'AWT' denilen selülit kırıcı alete talep çok fazla. Konuyu bilmeyenler için AWT neymiş, bir kez daha anlatalım: AWT şok dalgaları esasına dayanır. Şok dalgalarının ultrasound dalgalarına göre en belirgin avantajı doku harabiyeti yapmaksızın direkt hedef doku yani yağ dokuda parçalanma sağlayabilmesidir. Ayrıca ultrasound dalgaları sınırlı bir derinlikte etkin iken şok dalgaları daha derin yağ dokuya ulaşmaktadır. Hissi tıpkı böbrek taşı düşürülürken verilen şok dalgaları gibi. Ama meraklanmayın böbrek taşı düşürür gibi ağrı çekilmiyor. Sevgili okurlar, bu yazıyı yazdığımdan şu güne kadar iki hafta geçti, toplam altı seans awt randevuma aksatmadan devam ettim. Bu arada deliler gibi su tüketiyorum ve sporumu eskisi gibi aksatmadan devam ediyorum. İki seansım daha var ama test edildi ve onaylandı.
SELÜLİTE SON VERMEK İÇİN Sonucu gözlerimle görüyorum. Nihayet derdimden anlayan bir alet keşfedildi!! Eğer siz de aynı dertten muzdaripseniz, hayatınızda kafanıza takabileceğiniz onca derdiniz arasında şu aptal selülitleri kafanıza takıyorsanız ve dış görüntüsüne bu kadar önem veren biri olmaktan dolayı kendinize kızıyor ama kendinizi alıkoyamıyorsanız işte size fırsat. Hemen Fulya Boğaziçi Tıp Merkezi'ne, Şah Yaycı'ya gidiyorsunuz. Ondan gerekli bilgileri ediniyor ve kendinizi Mustafa Karataş'ın marifetli ekibine teslim ediyorsunuz. 2-3 hafta sonra arkanızdan "aman buna da son günlerde bir haller oldu, bir tarafı kalktı" laflarını duymazlıktan gelerek tedavinize son veriyorsunuz!
Servisi 
Ne çok yorulmuşum... Ne az uyumuşum.... Ne çok çalışmış, ne az yan gelip yatmışım. Ne çok kazanmak için çabalamış, ne hazin ki harcamayı hatırlamamışım. Ne kadar çok koşmuş, acaba bir arpa boyu yol almış mıyım? Ne çok dert dinlemiş, kendimi ihmal etmişim. Ama yine de ne çok sevenim olmuş, Allah'a şükür ki, sevdiklerim en az onlar kadarmış. Dostlarım olmuş, şanslıyım ki, sevgileri dipsiz olmuş. Bu yüzdendir ki eksik kalan tüm vakitler, yemekler, müzikler "varsın o da eksik olsun" olmuş...
