Dünyanın en yakışıklısıyla
Hani sorarlar ya, 'sence dünyanın en yakışıklısı kim?' Genelde bunun cevabını zor veririm; dünya çapında çok etkilendiğim biri yok. Ancak birkaç yıl önce keşfettiğim, dünya moda sektörünün en önemli isimlerinden biri, bu sorunun cevabı olabilir. Bir kere esmer, sonra uzun boylu, vücudu yapılı ve bakımlı, bakışları etkileyici ve çok şık giyimli... İşte bunların hepsi, Tom Ford. Hangi kadına sorsanız Tom Ford'u beğenir. Tabii Tom'un gay olduğu söylentileri de var maalesef. Ama olsun biz tipten bahsediyoruz, değil mi? Gucci'nin ölmüş imajını radikal bir şekilde değiştirerek en prestijli markalardan biri haline getiren Ford, Gucci'den ayrıldıktan sonra Estee Lauder için tasarımlar yapmaya başladı. Makyaj ürünlerinin ardından şu sıralar Tom Ford gözlükleri çok moda. Geçen ay New York'ta Madison Avenue'de muhteşem bir açılışla kendi adını taşıyan mağazasını açan Tom Ford, bu konsepti mağazalar zinciri haline getirmeyi hedefliyor ve sırada Milano, Tokyo, Londra ve Paris var. İşte bu doğaüstü insanoğluyla hiç ummadığım bir anda karşılaştım. Geçen hafta bir süreliğine İngiltere'deydim. Londra'da bir saatlik boş vaktimde kendimi hemen en güzel alışveriş merkezlerinin olduğu Sloane Street'e attım. Harvey Nichols'ın kapısından girdiğim anda kameralar ve büyük kalabalık gözüme çarptı. Acaba hangi ünlü gelmiş, diye bakınırken onu gördüm, heyecandan kalbim duracaktı. Tüh makyajsızım da... Kalabalığa doğru ilerlediğimde, neredeyse kadınlardan oluşan 1 km. kuyruk fark ettim. Her birinin elinde Tom Ford'un Estee Lauder için tasarladığı yeni parfümü vardı. Bariyerlere yaklaştığımda iri bodyguard beni durdurup 'parfüm satın alarak, sıraya girmeniz lazım' deyiverdi. Hem o uzun sıraya gireceğim, üstüne bir de parfüm alacağım. Yok kalsın, hiç benlik şeyler değil. Tabii, pes eder miyim? Siz okuyucularıma bir kare resim gösteremezsem içim rahat etmez. Tom Ford'un basınla ilişkiler yetkilisini çağırmalarını rica ettim. Eli dosyalı, kulağında telsizli bir abla geldi. Türkiye'den gazeteciyim dediğimde, hiç bozuntuya vermeden 'sadece yetkili basın girebilir, önceden kayıt yaptırmanız gerekiyordu' gibilerinden bir şeyler sıraladı. Baktım durum giderek zorlaşıyor. Bu arada Tom'a 1 metre mesafedeyim. Bir an boşluk buldum ve Tom'a dönerek 'Hi Tom' (Merhaba Tom) dedim; 40 yıllık arkadaşımmış gibi. Sağolsun Tom da gözlerimden mesajı alarak beni yanına davet etti. Oh sefam olsun, başardım.
2009'da İstanbul'da mağaza Tom'a Türkiye'de de ne kadar popüler olduğunu anlatırken bombayı patlattı: 'İstanbul'da mağaza açıyoruz'. Ah ne zaman? 2009'da. Aaa, daha çok var dememle 'Hiç de değil, 2007 zaten bitti, az kaldı, sanki yarın gibi' dedi. İstanbul'a yıllar önce gelmiş ve tekrar gelmek için sabırsızlanıyormuş. Peki bir de köşem için beraber resim alalım dediğimde 'hayır' deyip sırtını dönmesin mi? Şok geçiriyor ama gülümseyerek çaktırmıyordum ki, tekrar dönerek elini belime koyarak 'köşen için değil ama sadece senin için resim çektiririm' cümlesini sarfetti. Canım benim, kur da yaparmış. Benim için güzel bir anı oldu elbette; çok beğendiğiniz uzaklardaki birini bir anda karşınızda görünce hoş bir şaşkınlık geçiriyorsunuz.