Tülay Tuğcu ve rejim krizi
Önce, bir peşin hükmümden dolayı Anay asa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'dan özür dilemek isterim. Tuğcu, Anayasa krizinde, benim tahmin ettiğimin aksine, Meclis iradesine saygılı bir tavır sergiledi. Her şeyden önce, Cumhurbaşkanı oylaması yargı önüne geldiğinde, "Bizim inceleme yetkimiz yok" diyen 4 kişiden biriydi. Özal'ın atadığı Haşim Kılıç ve Sacit Adalı ile Demirel'in atadığı Fulya Kantarcıoğlu ve Tülay Tuğcu, "görevsizlik" kararı verdi. Sezer'in atadığı 7 kişi ise blok halinde, hiç tereddüde düşmeden, meselenin esasına geçilmesi istikametinde oy kullan dı. Tülay Tuğcu, sadece esasa geçilince, 367'yi toplantı nisabı için gerekli buldu. Tuğcu, "Rejim krizi olmaz" sözleriyle ise YÖK Başkanı Erdoğan Teziç karşısında, demokratik bir duruş sergiledi. Hatta o kadar ki, Anayasa'da yetkisi olmasına rağmen, "Cumhurbaşkanı, değişikliği referanduma sunamaz" bile dedi. Oysa Anayasa'ya göre, paket, 367'nin üstünde bir oyla kabul edilse dahi, Cumhurbaşkanı birinci seferinde veto edebiliyor; ikinci seferinde ise halk oyuna gidebiliyor. Herhalde Tuğcu, Sezer'in, Meclis'in iradesiyle bu ölçüde inatlaşacağını düşünemediği için, "Referandum olmaz" görüşünü dile getirdi. Bir anlamda Cumhurbaşkanı'na yol gösterdi. Çünkü, kendisine sorul duğu takdirde vatandaşın, "Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin" diyeceği apaçık ortadayken, referanduma gidilmesinin bir tek anlamı olabilir: İşi uzatmak, 22 Temmuz'a referandumun yetişmemesini sağlamak, halk iradesine obstrüksiyon (engelleme) yapmak. Bir hususta daha kayıt düşmek isterim. "AK Parti kadrolaşıyor" diyorlar. Olabilir. Peki Sezer kadrolaşmadı mı? Kadrolaşmadıysa, niçin YÖK'ün bütün üyeleri, Anayasa Mahkemesi'ne atadığı 7 üye, üniversite rektörlerinin pek çoğu ve Yargıtay Başsavcısı aynen kendisi gibi düşünüyor?
|