Teziç ve rejim krizi
Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesini, YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç şiddetle eleştirdi: "BugünParlamento'dakiçoğunluk,sadecesiyasiiktidarıdeğil,devletiktidarınıdaelegeçirmekistiyor." Bu çarpık bakış açısını neresinden tutup eleştirelim, şaşırdık kaldık. Teziç'e göre, bir "siyasiiktidar" mevcut, bir de "devletiktidarı"... Kendileri, sivil bürokrasinin bir ferdi olarak, devlet iktidarının içinde yer alıyorlar. Bu konumlarından elbette son derece memnunlar. Çünkü siyasi iktidar değişebiliyor ama, devlet iktidarını ellerinde bulunduranlar, askeri bürokrasinin de desteğiyle hep yerlerinde kalıyorlar.
***
14 Mayıs 1950, "Yetersözmilletindir" cümlesiyle hafızalarda bütün canlılığını koruyor. Devlet iktidarına karşı, millet iktidarının temelleri o tarihte atıldı. Teziç zihniyetini taşıyanların pek çoğu, 14 Mayıs'ı "karşıdevrim" olarak nitelendiriyor. Nitekim, 1960 darbesinden sonra, 1961 Anayasası, milli iradeye bazı ortaklar getirdi. 1982 Anayasası ile durum daha da pekişti. Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu, Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı yerine Başbakanlık'a karşı sorumlu olması, kısacası siyasiiktidarınalanınınsınırlanması, 1961 Anayasası'nın eseridir. 1961'de Anayasa Mahkemesi'nin 15 asil üyesinden 5'ini Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu seçiyordu. 4'ü Yargıtay, 3'ü Danıştay, 1'i Sayıştay tarafından belirleniyor; Cumhurbaşkanı sadece 2 üyeyi atıyordu. 1982 Anayasası, Anayasa Mahkemesi'nin milletle tamamen bağını kopartarak, üye seçiminde Cumhurbaşkanı'nı tam yetkili kıldı. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), sivil ve siyasi alanın devlet iktidarı lehine daraltılmasının bir başka örneği olarak Anayasa'da yerini aldı. Devlet, YÖK'ü kontrol etmek suretiyle, her türlü demokratik gelişmenin önüne engel koydu. YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'in "Cumhurbaşkanı'nıhalkseçsin" görüşüne karşı "rejimtehlikesinden" söz etmesi, halka güvenmeyen, millete tepeden bakan alışageldiğimiz Jakoben tavrın bir tezahürüdür. Başkanlık sisteminin Türkiye'ye uyup uymayacağını tartışmak başka, darbenin adını "rejimkrizi" koyarak, böyle bir Anayasa değişikliğinin rejimi tehlikeye sokacağını iddia etmek başka. Maalesef Erdoğan Teziç bu ikincisini yapıyor ve tıpkı 27 Mayıs'tan sonra darbecilerin etrafını dolduran bazı öğretim üyeleri gibi, hukukun üstünlüğüyle bağdaşmayan gerekçeler üretiyor.