Falcı ve hayat kadını
Bundan tam üç ay önce "İki kişilik yalnızlık" adlı romanım piyasaya çıktı. Kitap, bir falcının eline düşmüş bilimadamının hayatını anlatıyordu. Romana konu olan insanlar ve olaylar gerçekti. Kitabı okuyanlar o zamandan bu zamana, e-mail yağmurunu tuttu beni. Şaşkındılar. Bana her defasında şu soruyu sorup duruyorlardı: "Nasıl olur da bir bilimadamı, falcı kadının oyuncağı olur?" Benden mantıklı bir cevap bekliyorlardı. Ama nedense sorulan bu soru, bana birazcık sahteymiş gibi geldi. Acaba bu soruyu soran insanlar, hayatlarında kim bilir kaç kez falcıya gitmişlerdi? Kaç kez kahve fincanını ters çevirmişlerdi? Kaç kez tarot kartlarından medet ummuşlardı? Kaç kez muska yazdırmışlardı? Bilemiyorum. Ama bildiğim bir gerçek var ki, bu insanların sayısının hiç de az olmadığı. Dalkavuk insanların elinde milletçe oyuncak olduk. Türk milletinin makus talihi bu galiba. Doğulu olmanın mantıksızlığından bir türlü kurtulamıyoruz. Şimdi size oturup "İki Kişilik Yalnızlık" adlı kitabımdaki roman kahramanını anlatacak değilim. Kitabı okuyanlar bilir. Aslında yaşadığımız hayatlar birbirinin aynısı. Oysaki bugün ben, Kader isimli genelevde çalışan bir kadının hikayesini yazacağım size. Kader, tahmin ettiğiniz gibi vücudunu satarak parasını kazanıyor. Böylelikle evine ekmek götürüyor. Yaptıkları işe saygım sonsuz. Birincisi, adları günahsız yere "orospuya!" çıktığı için. Çünkü dışarıda bu işi yapanlara "Hanımefendi!" deniyor. İkincisi, ağır işçilik yaptıkları için. Hiç kimse onları insan olarak görmez. Çünkü onlar sadece üstünden geçilen hayat kadınlarıdır. Zevkin oyuncaklarıdır. Erkekler üç-beş dakika onlarla oynar, sonra kaldırıp kenara atar. Her türlü ayı ile yatağa girerler. Çoğu normal kadın evdeki kocasının derdini bile çekmezken, onlar sabır taşıdır. Bu hayat kadınlarının ikram ettiği bir bardak su bile içilmez. Daha doğrusu vicdan sahibi olan insan içmek istemez. Çünkü parayı nasıl kazandıklarını bilirsin. Ama bu gerçeğe rağmen onların parasını yiyen de yok değildir. Birincisi, pezevenkler. İkincisi, falcılar. Hadi pezevenkleri bir nebze olsun anlarım, adamların mesleği bu. Ama Taksim İlk Yardım Hastanesi'nin karşısında ki kuaför salonunda, büyücülük yapan o falcı kadını ise hiç anlamam. Karaköy'de çalışan bu hayat kadınlarının bazılarını ağına düşürmüş. Hayat kadınlarının birisinden 18 bin, bir başkasından 32 bin, bir diğerinden ise 9 bin YTL para tırtıklamış. Vallahi orospunun bile parasına göz diken bu sünepe falcı; acaba kim bilir daha kimleri ağına düşürmüş? Şimdi diyeceksiniz ki; "Bu kadınlarda hiç mi akıl yok?" Ben de onu anlatıyorum ya size. Kitabımda yazdığım koskoca bilim adamı düşmüş falcının eline. Hayat kadını düşmüş ne yazar? Okumuşuyla, okumamışıyla böyle bir milletiz işte. Bir falcının fendi, güzelim ülkeyi yendi!