Tavan-taban
Başbakan Erdoğan, partinin vekillerine soruyor. Dikkat ederseniz "partininvekilleri" dedim. Yasaya bakarsanız, milletinvekilleridir de, orası kağıt üzerinde... Parti Başkanı size sorsa: "Çankaya'yaçıkayımmı?" Ne dersiniz? "Tabiikiçıkmalısınız,hakkınızicabında..." Bir kısmı da, çıkılması gerektiğine bilimsel(!) gerekçe getiriyor. "Yoksatabanaizahedemeyiz."
***
Türkiye'deki siyasi partiler yasasına ve işleyişe bakılırsa, Parti Başkanı'na kendi fikrini ve görüşünü harbi harbi söyleyecek vekil çıkamaz. Çıkmışsa da ya bunalım geçiriyordur ya da geçirmeye hazırlanıyordur. Çünkü başkana itiraz ettikten sonra kesin geçirecektir. Unutmayınız dostlar, Türkiye'de, özellikle başbakan olan parti başkanları, Stalin kadar değilse de ona yakın kudret sahibidirler.
***
Neymiş: Tabana anlatamazlarmış. Taban dedikleri halkın bir bölümü... Üstelik o tabanın içinde, geçmiş partilerden nefret etmiş insanlar çoğunlukta, türbanlılar çoğunlukta değil yani. Onun için taban falan hikaye... Bugün AKP tabanından 7-8 milyon seçmen yarın başka partiye oy attı mı, ne taban kalır, ne döşeme... Esas olan tavandır. Tavan da şu konjontürde Çankaya'dır! Birinci tavan Çankaya, ikinci tavan başbakanlık... Öbür tavanlar bakanlık falan şeklinde gidiyor. Erdoğan şimdi iki tavan arasında kaldı. Karar veremiyor. Taban kimin umrunda!
***
O sebeple medya da saflaşıyor. Yazanlar, yönetenler tavana yakın olanlarla, tabana yakın olanlar diye ayrılıyor. Tavana yakın olanlar Erdoğan'ı destekliyor, tabana yakın olanlar desteklemiyor. Tavana yakın olanlar sadece yazılarına gazetecilik ve objetkiflik süsü veriyor, hepsi o...