Başkalarının Hayatı
Oldum olası şu Almanca'yı sevemedim. Üstelik yabancı dil meraklısı biri olmama rağmen. Alman dilini duyunca içim ürperiyor. Kaba, sert, melodisiz bir dil gibi geliyor. Geçen yıl yüksek lisans öğrenimimi Fransa'da yapmıştım. AB konulu eğitimimin bir bölümü Berlin'de geçti. Berlin'de geçen bir ayda hiç TV açmadım, sırf Almanca'yı duymayayım diye. Günlük hayatta da hep İngilizce kullandım. Hele Almanca bir film izlemeyi düşünemiyorum bile. Gelin görün ki, büyük konuşmamak gerekli. Geçen gün sinemada bir film izledim; 'Başkalarının Hayatı'. Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ını aldı. Senaristi, yönetmeni ve oyuncuları Alman olan film harikaydı. Sinema koltuğunda oturduğum o iki saat boyunca Almanca duymama rağmen filmden çok etkilendim. Filmin senaryosu bir kere çok kuvvetli. Gerçekçilik ve sade anlatım etkileyici. Filmin sonunda bağlanan hümanist mesaj da 'bravo' dedirtiyor. Politik gerilim ve hümanist drama 'Başkalarının Hayatı', Berlin Duvarı'nın yıkılışından beş yıl önce Doğu Berlin'de başlıyor ve sizi iki Almanya'nın birleştiği 1991 yılına kadar götürüyor. Gizli servis, polis, idealist bir yazar, sanatçı bir kadın, uçkuruna düşkün bir Bakan gibi karakterlerin olduğu bu filmi mutlaka izleyin.