Sen çok yaşa Aydın Boysan
Herhalde 1995 senesiydi. Bir televizyon programı için alkolle ilgili bir dosya hazırlıyorduk. "MademalkolleilgiliaraştırmayapıyoruzozamanAydınBoysan'agidelim" fikri atıldı ortaya. Bebek Koyu'na bakan dairesine gittik. Aydın Ağabey kapıda karşıladı bizi. Aydın Boysan yılların rakı içicisi. Hatta rakı içmeye başlayışının sanırım 40. yılı şerefine dostlarına özel bir davet verdiğini anlatmıştı. Bu davet için özel rakı bardağı tasarlamış. Boynuna asarak dolaşabiliyorsun. Öyle bir dizayn etmiş ki bardağı Aydın Ağabey, ne yaparsan yap dökülmüyor. Derdimiz alkolden konuşmak ama öyle güzel bir muhabbeti var ki Boysan'ın, ağzımız bir karış açık onu dinliyoruz. Sohbet bitti. Aydın Boysan'ın rakı içerken görüntülerinin alınması lazım. Rica ettik, "İçmemben" dedi. "Nasılyani" der gibi suratına bakarken hemen lafın gerisini getirdi; "Tekbaşımaiçmem.Sofrakurupbirlikteiçeceğiz!" Rakı sofrası kuruldu. Mezeler geldi. Rakı ve su buzdolabından. Buz yok. Çünkü buz rakının tadını bozarmış. Sonra rakı öyle kadehi dikip içilmezmiş. Önce rakıdan bir yudum alacaksın. Hemen yutmak yok! Dişlerinle dudaklarının arasında bekletip içine bir nefes çekip, öyle yutacaksın. O sohbetten sonra kitaplarını okumaya başladım Boysan'ın. Hayranlık katlanarak arttı. Sayesinde İstanbul'u 10 kat fazla sevmeye başladım. Etrafımda 'abi' dediğim insanların hayatta iki kişiyle bir rakı sofrasına oturma hayali vardı. Biri AydınBoysan, diğeri MetinAkpınar. Ne şanslı bir adamım ki ben ikisiyle de rakı sofrasında oturdum. Metin Akpınar'la Girne'de 'Canlı Balık' diye bir yerde birlikteydik. Metin Ağabey mezeler ve servis konusunda çileden çıkmıştı. Bu yazıyı yazmamın nedeni Cumartesi gecesi Makina'da Aydın Boysan'ı konuk olarak izlemiş olmam. Allah uzun ömür, sağlık versin Aydın Boysan'a. Versin ki, bir kez daha bir rakı sofrasına oturabilelim. Gerçi benim hayalim artık daha büyük. Hem Aydın Boysan'la hem de Metin Akpınar'la aynı sofrada oturmayı istiyorum artık. İsteyeninbiryüzü...