Büyüklüğün cazibesi
Dün gece, mayınları geçti Fenerbahçe. Sert nöbetçilerin dikildiği duraklardan birini aşarken, hayati bir galibiyet aldı. İyi mi oynadı, hayır. Üç puana katık ettiği güzellikleri parmakla gösterilecek kadardı ama büyük takım olmanın şartı bu. Kötüyken de kazanacaksın.
***
İlk yarıda iki kanadını da rakibine açan, orta alanda top yapmakta zorlanan ve ikili mücadelelerde yenik düşen bir Fenerbahçe vardı. Golü erken attı, bu pozisyon bir anlık parıltıydı. Sonrasında topu kazandığı zaman dar alana hapsedilen çaresiz bir Fenerbahçe izledik. Herkes birbirine uydu.Orta alan da mumdan ayaklar gibiydi. Fenerbahçeli futbolcuların sayılı ataklarda, vardığı menzillerde karşısına dikilenleri gördükçe, "Bunlarkaçkişilikoynuyorbugün" dedim. Gençlerbirliği ilk yarıda taş gibiydi. İkinci yarıda, yine içine kapanık bir Fenerbahçe vardı sahada. Ne zamanki kanatları kullandı, o zaman rakibini rahatsız etti. En ciddi atağında da galibiyet golünü buldu. İhtiyar vuruşların adamı Kezman'ın kırmızı kartı, diline hakim olamayışından kaynaklandı. Fenerbahçe'yi köstekleyen güçler sadece saha dışında değil, takımın içinde de mevcut. Ama dün gece Kezman kadar "sakıncalı" damgasını yiyen bir hakem vardı sahada. TolgaÖzkalfa,Gençlerbirliği futbolcularına gereğinden fazla izin verdi. Hem çenelerine, hem ayaklarına...
***
Geceye hangi düşünceyle yatarsan, onun rüyasını görürsün. Fenerbahçe maçtan önce eşkaliyle seviştiği galibiyetin, dün gece sahibi olduysa, adının büyüklüğünden ve cazibesindendir. Oynadığı futboldan değil.