04 Ağustos 13:30 Sabah evden Ankara deplasmanına gitmek üzere ayrılmıştım ama şimdi evde maç izlemek için gelen rezervasyonları kabul etmekle meşgulüm. Herkes gitmeyeceğime emin, bir tek sevgili eşim hariç. Beni saat 21:00'de ekran karşısında görmeden inanmaz. Tamam bende içimden "Var vukuatlarım ama bu sefer durum farklı" diyorum. Sabah tek araba 5 kişi olan kadro saat 12:00'de tek araba 6 kişi olarak değişmiş durumda. Evet, o 6 kişinin içinde bende varım. 04 Ağustos 15:45 Ankara yolundayız. Kaptan pilot ve yanında ben. Arkada diğer dört kişi. İlk molada yer değişsin deniyor da ne mümkün. 04 Ağustos 16:15 İlk mola yerindeyiz İzmit tarafları. Arabadan iniyoruz etraf şaşkın, etraf saymakla meşgul. Her inen ben dahil beden hareketleri yapıyoruz. Benim katılma amacım bu hareketlere, kitleden ayrı düşmemek, yoksa keyfim süper. Aslında bu şekilde yola çıkılmayacaktı, durumun teorik olarak imkansızlığı da anlatıldı ama yolculuk bir şekilde başladı işte. 04 Ağustos 17:00 Ankara deplasmanının keyifli durağı Cafer Usta'nın yerindeyiz. Siparişler veriliyor ve yolculuğun kritiği yapılıyor. Ben ön koltukta rahat olduğum için şahane bir yolculuk yaptığımızı düşünüyorum ama bana kimse katılmıyor. Yemekler, çaylar denirken saat 18:00 oluyor. 04 Ağustos 18:30 Bir arkadaş hem yol hesaplamalarını yapıyor, hem de Amerika'daki okulundan bahsediyor! Gelen bazı sorular, Amerika hakkındaki bilgilerimizin Teksas, Tommiks kitaplarından ibaret olduğunu bize hatırlatıyor. Tabii ben dahil değilim sağolsun bazı arkadaşlar beni Amerika konusunda kusma haline çoktan getirmişlerdi. Bu arada Ankara bize henüz yakın değil. İstanbul'dan gelen telefonlar ise 6 kişilik yolculuk üzerine ki, biz duruma adapte olmuşuz. Yıllar oldu şu Ankara girişini bir öğrenemedik. Yine telefon desteği alıyoruz. 04 Ağustos 20:00 Ankara'dayız ama yol çalışması var. Yolu soruyoruz gelen yanıtlara da nedense inanmıyoruz. "Ulan bu kesin Fenerli bizi yanlış yönlendirdi." Bir kamyon ile sürekli çekişiyoruz, meğerse dert bize verilecek desteğin ifadesiymiş. Tabii o koca damperli kamyonun bize yanaşması şehir içi trafiğinde zor oluyor. Ama oluyor, ondan sonra bir süre korna dili ile konuşuyoruz. 04 Ağustos 20:30 Stat önündeyiz. Bilet yok, kuyruk çok. Şimdi sıraya girsek illa birileri çekecek "Abi siz İstanbul'dan geldiniz, haktır en öndeki yeriniz. " Vicdanlar sızlıyor ama kaynadık işte. Kapıda sorun çıkıyor, eldeki biletin kapı nosuna uygun girilmesi gerekiyor. Şanslıyım, benim hal, hareket, bilet durumlarım uygun. 04 Ağustos 21:00 Maç başlıyor. Biz en öndeyiz, önümüzde teller, tellerin önünde bir küçük kale direği. Ne oluyor anlamaya çalışıyoruz. 04 Ağustos 21:50 Devre arası.. Olduğumuz yer ana baba günü. Geçişler tıkanmış, taraftar can sıkıntısından volta atmaya çıkmış ve durum Boğaz trafiği kıvamında. 04 Ağustos 23:00 Dönüş için yola çıkacağız ama bir arkadaşımız "Ben başka araçla döneyim" plağı çalmakta. "Ya rahat geldik" diyorum tek başıma, "Rahat döneriz" diyorum yine tek başıma ama olmuyor. Onu otogara bırakıyoruz. 05 Ağustos 00:00 Kaptan yerini başka bir arkadaşa bırakıyor. Bu durum, bu yolda Alonso-Montoya ikilisi ile seyahat etmek gibi. 05 Ağustos 01:00 Arkadan horul horul sesler gelmekte. Ben ise şartlanmışım havadan sudan konuşmaktayım. Uyutmayacağız ya telefon çalıyor, Bolu'da buluşalım deniyor. 05 Ağustos 3:00 Yine Cafer Ustanın yerindeyiz. Menü değişik ama mola süresi aynı. Bu sefer her taraf Kapalı'dan simalarla dolu. 05 Ağustos 04:30 Gişelerden girdik ama haber şu; Benzinimiz bitiyor. Zar zor Kumdan Kale'ye geliyoruz. 05 Ağustos 05:30 Evimdeyim yaşasın. 05 Ağustos 08:30 İşyerindeyim kahretsin.. VOLKAN İŞCEN